Bir başka hazine de Gölyazı'nın kendisiymiş. Mudanya'dan Küçük
Sanayi denilen yere gidip oradan belediye otobüslerine biniyorsunuz. Pazar
günleri sayı epeyce düşük. Gölyazı turistik bir yer halbuki.
Atladık gelen otobüse; sıranın başlarında olduğumuzdan bir müddet oturabildikte. Otobüs kısa sürede mahşer yeri gibi kalabalıklaşınca gelen ihtiyarlara yer verdik.
Gidiş sırasında Gölyazı'ya yaklaşırken solda büyükçe bir
kilise göreceksiniz. Halen yılda bir iki kez kullanılmaktaymış. Biz pas geçtik
ve son durakta inip kendimizi adayı gezmeye adadık.
Adanın etrafını gezmek yarım saat sürmez ama adadan ayrılmak
epey zorlar insanı. Bursa Fotoğrafçılar Derneği'nin gezi yazısında detaylıca
tanıdığım Gölyazı'nın bambaşka bir havası var. Anlatalım becerebildiğimiz
kadarıyla.
Otobüsten indiğinizde adayı turlamaya başlayın. Çok sayıda,
kerevit avında kullanılan ağ kurutulmak üzere yol kenarlarına konmuş, tekneler
neredeyse yarı yarıya kıyıya çekilmiş. Bu yıl yağışlar çok olmalı ki kıyıdaki
ağaçların çoğu su içerisinde kalmış. Göl yüzeyi tabak gibi pürüzsüz. Fotoğraf
çekmek için ideal ortamlar. Yerli halk kah ağ onarıyor kah teknesinin bakımını
yapıyor. İçten düzgün insanlar. Kadınlı erkekli çalışıyorlar. On numara
insanlar…
Yürürken yer yer geçmişin izlerini göreceksiniz. Bu bazen
bir sur kalıntısı bazense bir binanın yıkılıp yıkılmaya henüz karar verememiş
bir duvarı olacak.
Burada
yapılabileceklerin başında kiralayacağınız bir tekne ile gölde gezmekte var.
Gördüğüm kadarıyla sandalı kirala, küreklere asıl dolan burada yok. 15-20 TL ye
40-45 dakika kadar sandalla dolaşıyorsunuz gölde. Motor rölantide,
olabildiğince yavaş suyu yararak ilerliyor. Suyun rengi sarı olmuş. Sazlıklara
gittiğinizde gölün rengi değilse de manzarası değişiyor. Nilüfer öbekleri
burada kök salmışlar. Sazlıkların içinde avcıların tekneleri var. Gerçi biz
ördek vb göremedik ama sayılamayacak kadar karabatak var.
Onun dışında köylü kadınlar gözleme vb satıyorlar. Güzel ve
ucuz. Hani “turist gelmiş geçirek!” düşüncesine denk gelmedik. Pek o tarz
insanlar değiller görünen.
Meyvecilikte de gelişmiş bir yerleşim. Zira Napolyon
kirazının aslının Apolyont kirazı olduğu ama zamanla isminin değiştiği
söylenenler arasında. Ayrıca hayallerimdeki kırmızı armuttan burada gördüm.
İstanbul'da satılan armutların bir parçası kızarmıştır bilirsiniz. Burada
armutun tamamı kıpkırmızıydı.
Adadaki turun son noktasında caminin hemen yanındaki sur kalıntıları yer alıyor. Hala orijinal harflerin kazılı olduğu duvarlar ağaçların arkasında saklı duruyor. Meraklısı gidip bakabilir. Ben gittim ama hangi akla hizmet bilmiyorum çevirmeyi düşünmedim bile.
Son olarak, dönüş için otobüse binmeden önce en az on beş
dakika önce durakta olun. Çünkü dönüş için insanlar öyle bir doluşuyorlar ki
otobüste yer bulamama durumunuz söz konusu olabilir.
Sonun sonu, gün batımı oldukça güzel
denmekte; ayrıca Mayıs aylarında yakın köylerden birinde leylek festivali
düzenlenmekteymiş. Bunları denk getirip bir kez daha Gölyazı'na gitmek bize farz
oldu.
0 Yorumlar
Yorumlarınız