Takip Et

8/recent/ticker-posts

Sicilya Gezisi - Karleone ve Kefalu

Karleone ve Kefalu

Sicilya demek Mafia demek, eyvallah. Ama mafia denilen kavramı az biraz biliyorsak bunu Mario Puzzo ‘nun kitabından çevrilen “Baba” serisine borçlu olduğumuzu da itiraf etmeliyiz.

 Şu noktada bir itiraf daha yapmam gerekir ki bu yazının Karleone bölümü ayrı bir komedi ve seyahat rezilliğidir.

Sabah çıktık yola. Gece bir gram uyuyamadık. Çünkü bu kez girebildiğimiz dairemizin bulunduğu muhit merkezi olmasına merkeziydi ama sanırım gereğinden fazla merkeziydi. Başlangıçta müzikten sabaha doğru da sarhoşların nara ve şarkılarından uyuma fırsatımız olmadı.

Bir kahve çakalım, kendimize gelelim diye bir pastaneye girdik. Kahvaltılık kruvasan alıp rafları gözetlerken satıcı çocukla da bir muhabbete koyulduk. Otuzlarının daha yeni başında olsa gerek. Palermo'nun çıkışı, Katanya'nın düşüşü gibi Nereli olduğumuz sorusuna haliyle “Türk” dedik. Çocuk sadece “Metin Oktay” dedi.

Sonra bize Metin Oktay ‘ı anlattı. Metin Oktay idmandan çıkarmış yemeğini mahalle aralarında yermiş. Halkın arasına karışır, onlarla selamlaşır, traşını mahallelerdeki berberlere yaptırırmış. Gerçek bir Palermoluymuş. Az maça çıkmış, hep sakatlamışlar. “Katanya'ya gol atmış mı?” diye soruyorum, pastacı çocuk bir Türk olarak göğsümü kabartan bir cevap veriyor.

“Katanyalılar Metin Oktay ile aynı sahada olabilecek düzeyde insanlar değiller”

Bizim gençler Lefter’i, Baba Hakkı’yı, Kral Metin Oktay ‘ı (şimdi Trabzon taraftarı Burak Yılmaz kekosuna kral diyor) bilmezken Palermolu pastacı bir çocuk elli küsur yıl önce topu topu on iki maça çıkan Metin Oktay‘ı anlatıyorsa Metin Oktay‘ın krallığı tartışılmaz.

Arkadaşlarla buluşuyoruz. Bugün Katanya'ya dönüp orada geceleyecek ve ertesi sabah memlekete uçacağız. Bugün ilk hedef Karleone.

Nasıl Toskana dendiğinde insanın gözüne standart bir manzara geliyorsa benzeri bir manzara da Sicilya kırsalında var. Uçsuz, bucaksız kırsal alan, ansızın görünen metruk evler. Tepeler arasında ekili alanlar. Güzel bir manzara.

Neyseki Karleone ‘ye varıyoruz. Bir saate yakın bir zaman yol aldık Palermo merkezinden. Karleone çok eski bir yerleşim. Kökeni ve yerleşime Yunanlara kadar gidiyor. Hatta Araplar burayı “Kurlayun” ismiyle yönetmişler. 900 ‘lü yıllarda Ulu camisi, neredeyse tamamı Müslüman halkı ile tipik bir Arap şehri iken geçen yüzyıllar her şeyi değiştirmiş.

Aracı kasaba girişinde bir yere park ettik. Normalde daha hemen girişte “Bar Vitelli” olması lazım. İleride bir kilise var ve onun önünden uzaklara baktığımda eski bir Yunan kentinin kalıntılarını da görmem lazım. Yok. İnsanlara soruyorum. Üzerimdeki “godfather” tişörtü bile derdimi anlatmaya yetmiyor.

Bizimkileri bırakıp keşif için kiliseye yöneliyorum. Ayinin tam bittiği ana denk gelmiş olmalıyım. Çok sayıda yaşlı insan bana doğru ilerlemekte. Soruyorum kimse bilmiyor. Sadece “mafia” dediğimde ağız birliği yapmışlar gibi “no mafia” diyorlar. Teşekkür edip çıkıyorum eli mahkum.

Ara sokaklarda bir keşişe rastlıyorum. Çıplak ayakları ile yolda yürürken “mafia” dediğimde “si” diyor ve ben, bana herhangi bir yönü gösterecek diye beklerken adam elini belime atıp benle beraber yürümeye başlıyor. “Tamam buraya kadarmış, oğlancı papaza denk geldik” derken adam bir binayı gösteriyor. “Mafia Müzesi” imiş burası.

Girişte İngilizce bilen görevli kıza Bar Vitelliyi, nikahın yapıldığı kiliseyi soruyorum ama boş boş bakıyor. Sonrasında müzenin müdüresi bayanı çağırıyor. Kadın “mafia” kelimesini duyar duymaz delleniyor. Sanki kuyruğuna basmışım gibi “no mafia, no mafia” diye bağırıyor. “Tamam” dedim bu Napoli'de bile karşıma bir benzeri çıkmayan İtalyan cazgırına.

Müzeyi turladım. Bir numarası yok. Abuk subuk türlü poster vb. Bir ara tişörtümü çıkarıp bağışlayayım diye düşünmedim değil. Çabucak çıktık müzeden.

Karleone'nin daracık sokakları gezmek için ideal. Hava ne kadar sıcak olursa olsun bu dar sokaklar bir hava koridoru oluşturup cereyan yarattıkları için gezmek açısından bir sorun olmasının önüne geçiyor. Bununla beraber özel olarak buraya gelmek pekte gerekli değil.

Son olarak Baba filminin çekildiği yer Taormina ile Messina arasında yer alan “Savoka” (Savoca) diye bir kasabaymış. Katanya'ya döner dönmez interneti alt üst ettim ve bu gerçeği öğrendim. Bir de öğrendim ki benim gibi çok kişi benimle aynı niyetlerle Karleone'ye gelir ancak döndüğünde Savoka ‘dan haberdar olurmuş.

Uğrayacağımız son belde ise Kefalu.

Arabayı park edip sokaklara düzülüyoruz gene. Pek vakit harcayamayacağız burada ama zaten pek gezecek bir yer de yok. Taormina'nın en büyük rakibi olmasına rağmen Taormina gibi bir ana caddeden ibaret gibi geliyor araştırmalarımın sonucuna göre. Bununla beraber Sicilya'da gördüğüm en canlı yerlerden birisi burasıydı.

Şehrin sırtını yasladığı “kaya” denilen tepede bir kale ve yanı başında bir “Diana” tapınağı var. Bunun dışında şehrin şirin sokakları, bir o kadar hoş bir sahili ve kumtaşından yapıldığını tahmin ettiğim bir katedrali var.

Katedralin içinde, apsiste yer alan İsa mozaiği epeyce bir Bizans etkisi içermekteydi. Yaklaşık 900 yıllık bir esermiş. Burada takılıp öğle yemeği için Katedral Meydanı'ndaki sayısız seçenekten birisine geçip deniz ürünlerinden oluşan öğünümüzü götürüyoruz bir güzel.

Kefalu yarım günlük bir atraksiyon olabilir, görülmesi hoş bir kasaba.

Dönüş yoluna geçiyoruz. Belki daha içten gelen Ragusa ve Palermo'dan sonra Katanya pek bir sevimsiz görünüyor gözüme. Belki de tur yıprattı da ondan. Ama Sicilya İtalyan olmayan bir İtalyan olarak bizi güzel karşıladı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar