Karleone ve Kefalu
Sicilya demek Mafia demek, eyvallah. Ama mafia denilen
kavramı az biraz biliyorsak bunu Mario Puzzo ‘nun kitabından çevrilen “Baba”
serisine borçlu olduğumuzu da itiraf etmeliyiz.
Şu noktada bir itiraf daha yapmam gerekir ki bu yazının Karleone bölümü ayrı bir komedi ve seyahat rezilliğidir.
Sabah çıktık yola. Gece bir gram uyuyamadık. Çünkü bu kez girebildiğimiz dairemizin bulunduğu muhit merkezi olmasına merkeziydi ama sanırım gereğinden fazla merkeziydi. Başlangıçta müzikten sabaha doğru da sarhoşların nara ve şarkılarından uyuma fırsatımız olmadı.
Bir kahve çakalım, kendimize gelelim diye bir pastaneye
girdik. Kahvaltılık kruvasan alıp rafları gözetlerken satıcı çocukla da bir muhabbete
koyulduk. Otuzlarının daha yeni başında olsa gerek. Palermo'nun çıkışı,
Katanya'nın düşüşü gibi Nereli olduğumuz sorusuna haliyle “Türk” dedik. Çocuk
sadece “Metin Oktay” dedi.
Sonra bize Metin Oktay ‘ı anlattı. Metin Oktay idmandan çıkarmış yemeğini mahalle aralarında yermiş. Halkın arasına karışır, onlarla selamlaşır, traşını mahallelerdeki berberlere yaptırırmış. Gerçek bir Palermoluymuş. Az maça çıkmış, hep sakatlamışlar. “Katanya'ya gol atmış mı?” diye soruyorum, pastacı çocuk bir Türk olarak göğsümü kabartan bir cevap veriyor.
“Katanyalılar Metin Oktay ile aynı sahada olabilecek düzeyde
insanlar değiller”
Bizim gençler Lefter’i, Baba Hakkı’yı, Kral Metin Oktay ‘ı
(şimdi Trabzon taraftarı Burak Yılmaz kekosuna kral diyor) bilmezken Palermolu
pastacı bir çocuk elli küsur yıl önce topu topu on iki maça çıkan Metin Oktay‘ı anlatıyorsa Metin Oktay‘ın krallığı tartışılmaz.
Arkadaşlarla
buluşuyoruz. Bugün Katanya'ya dönüp orada geceleyecek ve ertesi sabah memlekete
uçacağız. Bugün ilk hedef Karleone.
Nasıl Toskana dendiğinde insanın gözüne standart bir manzara geliyorsa benzeri bir manzara da Sicilya kırsalında var. Uçsuz, bucaksız kırsal alan, ansızın görünen metruk evler. Tepeler arasında ekili alanlar. Güzel bir manzara.
Neyseki Karleone ‘ye varıyoruz. Bir saate yakın bir zaman
yol aldık Palermo merkezinden. Karleone çok eski bir yerleşim. Kökeni ve
yerleşime Yunanlara kadar gidiyor. Hatta Araplar burayı “Kurlayun” ismiyle
yönetmişler. 900 ‘lü yıllarda Ulu camisi, neredeyse tamamı Müslüman halkı ile tipik
bir Arap şehri iken geçen yüzyıllar her şeyi değiştirmiş.
Aracı kasaba girişinde
bir yere park ettik. Normalde daha hemen girişte “Bar Vitelli” olması lazım.
İleride bir kilise var ve onun önünden uzaklara baktığımda eski bir Yunan
kentinin kalıntılarını da görmem lazım. Yok. İnsanlara soruyorum. Üzerimdeki
“godfather” tişörtü bile derdimi anlatmaya yetmiyor.
Bizimkileri bırakıp keşif için kiliseye yöneliyorum. Ayinin tam bittiği ana denk gelmiş olmalıyım. Çok sayıda yaşlı insan bana doğru ilerlemekte. Soruyorum kimse bilmiyor. Sadece “mafia” dediğimde ağız birliği yapmışlar gibi “no mafia” diyorlar. Teşekkür edip çıkıyorum eli mahkum.
Ara sokaklarda bir
keşişe rastlıyorum. Çıplak ayakları ile yolda yürürken “mafia” dediğimde “si”
diyor ve ben, bana herhangi bir yönü gösterecek diye beklerken adam elini
belime atıp benle beraber yürümeye başlıyor. “Tamam buraya kadarmış, oğlancı
papaza denk geldik” derken adam bir binayı gösteriyor. “Mafia Müzesi” imiş
burası.
Girişte İngilizce bilen görevli kıza Bar Vitelliyi, nikahın yapıldığı kiliseyi soruyorum ama boş boş bakıyor. Sonrasında müzenin müdüresi bayanı çağırıyor. Kadın “mafia” kelimesini duyar duymaz delleniyor. Sanki kuyruğuna basmışım gibi “no mafia, no mafia” diye bağırıyor. “Tamam” dedim bu Napoli'de bile karşıma bir benzeri çıkmayan İtalyan cazgırına.
Müzeyi turladım. Bir numarası yok. Abuk subuk türlü poster
vb. Bir ara tişörtümü çıkarıp bağışlayayım diye düşünmedim değil. Çabucak
çıktık müzeden.
Karleone'nin daracık sokakları gezmek için ideal. Hava ne kadar sıcak olursa olsun bu dar sokaklar bir hava koridoru oluşturup cereyan yarattıkları için gezmek açısından bir sorun olmasının önüne geçiyor. Bununla beraber özel olarak buraya gelmek pekte gerekli değil.
Son olarak Baba filminin çekildiği yer Taormina ile Messina
arasında yer alan “Savoka” (Savoca) diye bir kasabaymış. Katanya'ya döner dönmez
interneti alt üst ettim ve bu gerçeği öğrendim. Bir de öğrendim ki benim gibi
çok kişi benimle aynı niyetlerle Karleone'ye gelir ancak döndüğünde Savoka ‘dan
haberdar olurmuş.
Uğrayacağımız son belde ise Kefalu.
Arabayı park edip
sokaklara düzülüyoruz gene. Pek vakit harcayamayacağız burada ama zaten pek
gezecek bir yer de yok. Taormina'nın en büyük rakibi olmasına rağmen Taormina
gibi bir ana caddeden ibaret gibi geliyor araştırmalarımın sonucuna göre.
Bununla beraber Sicilya'da gördüğüm en canlı yerlerden birisi burasıydı.
Şehrin sırtını yasladığı “kaya” denilen tepede bir kale ve
yanı başında bir “Diana” tapınağı var. Bunun dışında şehrin şirin sokakları, bir
o kadar hoş bir sahili ve kumtaşından yapıldığını tahmin ettiğim bir katedrali
var.
Katedralin içinde, apsiste yer alan İsa mozaiği epeyce bir
Bizans etkisi içermekteydi. Yaklaşık 900 yıllık bir esermiş. Burada takılıp
öğle yemeği için Katedral Meydanı'ndaki sayısız seçenekten birisine geçip deniz
ürünlerinden oluşan öğünümüzü götürüyoruz bir güzel.
Kefalu yarım günlük bir atraksiyon olabilir, görülmesi hoş
bir kasaba.
Dönüş yoluna geçiyoruz.
Belki daha içten gelen Ragusa ve Palermo'dan sonra Katanya pek bir sevimsiz
görünüyor gözüme. Belki de tur yıprattı da ondan. Ama Sicilya İtalyan olmayan
bir İtalyan olarak bizi güzel karşıladı.
0 Yorumlar
Yorumlarınız