Türkiye dışında bir yerde bu kadar iyi bir kahvaltıya denk geleceğimi hiç ummazdım doğrusu. Yöresel bir yoğurt, kahve, çay türlü türlü peynir ile güne başladık. Otel Kaduku ilginç ismi ve kahvaltısı ile benden epeyce yüksek puan aldı.
Çıktık dışarı. Stabil bir otobüs durağı olmadığı için hafiften
panikliyorum. B planım da hazır. Diyelim minibüs gelmedi ya da geldi de biz
binemeden gitti. Taksi ile sınıra gidip oradan geçiş yapacağız. Karadağ ‘a
geçtik mi Allah kerim.
Araca atlıyoruz. (15 euro). Çantalar içinde 1 ‘er euro alıyor.
Arnavutluk sınırına kadar ilginç bir görünüm yok. Arnavutluk
çıkışı kolay. Pejmürde arabalar ülkeden çıkış yaparken giriş yapan tüm arabalar
istisnasız pahalı markaların araçları. Ha bir de hepsi İtalyan plakalı.
Karadağ kısmında şöyle bir bakıyorlar suratımıza. Polis bana bir şey diyor. “Dober dan” diyorum o da “buyurun” diyor. Karadağ ‘a hoş geldik. Gerçi araçta sadece bizi indirip bavullarımıza baktıkları için kardeşim biraz bozuldu ama ben zamanla alışmış olacağım ki takılmadım.
Karadağ girişindeki ilk yerleşimler genelde Müslüman ve Hristiyan Arnavutların karma bir
şekilde yaşadığı kasabalar. Köy irisi Podgoriça'ya dek fazla bir görsel
güzelliğe de rastlayamadık. Allahtan İşkodra Gölü bize eşlik ediyor da
sıkıntıdan ölmüyoruz.
Budva'ya yaklaşırken kardeşime Sveti Stefan adasını gösteriyorum.
Muhtemelen buraya uğrayamayacağız.
Budva'da bizden başka herkes iniyor. Bundan sonrası abi, kardeş tuttuğumuz taksi gibi bir şey artık. Kotor terminalinde cebimdeki Arnavut paralarını da şoföre verip euro ile değiştiriyorum.
Gurdiç Kapısı'ndan (güney kapısı) sur içine giriyoruz. Tuttuğumuz
oda ana sokağın (Kotor'da cadde denecek bir yol sanırım yok) bir iki paralel
üzerinde. Fena değil. Eski bir evin bir odası. Odanın yarısı kadar gereksiz
büyüklükte bir de banyosu var.
Sokağa çıkıyoruz. Kaçıncı gelişim artık bilmiyorum. Ama Kotor ‘u
gezmekten epeyce zevk alıyorum. Örneğin Sırp Kilisesi'nin içine renkli, aziz
resimlerini içeren panolar konmuş. Bağış için verilen paralar da kapalı bir
kutuya konuyor artık.
Yemek işini Tanjga diye bir lokantada hallettik. Adresini vereyim,
çünkü mekan sahibinin adamlığı ve fiyatları ile reklamı hak ediyor.
Gudriç Kapısı'ndan çıkıp otobüs terminaline doğru yürüyorsunuz. Pek
bir şey yapılmayan kazı alanının orada, yolun karşısında, salaş bir yer. Yolun
karşısında bir süpermarkette var. İçine girdik, ne yeriz, ne yaparız derken
lokantacı konuşmalarımızdan Türk olduğumuzu anlayıp tezgahın solunu işaret etti
ve orada domuz olduğunu oradan seçemeyeceğimizi söyledi.
Dönüşte Gudriç Kapısı'nı önündeki göletteki kefalleri vurabilmek
için epeyce taş attım ama başarılı olamadım. Tuğla gibi bir şey atarsam belki
başarırım. Bununla beraber buradaki kefalleri vuracağım diye o kadar taş attım
ki birkaç kez daha gelirsem burası komple benim attığım taş ve toprakla
dolacak.
Bu arada 360 monte isimli firmadan ertesi gün için tur satın aldık.
Biraz dan dun göründü ama paraları verdik bir kere. (39 euro)
0 Yorumlar
Yorumlarınız