Herkesin hayal ettiği bir yerler vardır.
İsrail ‘in otobüs sistemi alışana kadar kaotik gelse de tren sistemi gerçekten harika. Kimseyle muhatap olmaksızın biletinizi kredi kartı ile alır, yerinize kurulup adeta bir morg soğukluğundaki kompartımanınızdan dışarıyı seyredip gideceğiniz yere ulaşırsınız.(41,5 şekel) Genelleme yapmak ne kadar doğrudur bilinmez ama trenlerde denetim yok. Sanırım gerekte yok. Asker vb ile dolu araçlar. Genelde çocuk yaşta, ellerinde tüfekler ve boş bakışlarla duruyorlar. Kimileri sallana sallana mezmurları okurken kimileri ise uyukluyor. Dünyayı sallayan bir ordudan çok İsraillilerin dediği gibi genç ve işsiz nüfusu uzun süre ekonomi dışında tutmak için amaçlanmış bir sistemin parçaları gibiler.
Eski kent yada sur içi diyebileceğimiz kısma arabalar giremiyor.
Girişin solundaki binada kimse yok. Serin ve loş bahçe ise oldukça ölgün. Dış
surlar onarılmaya çalışılıyor. Boğucu bir sıcakta şehri keşfetmeye çalışıyoruz.
Kültürler iç içe geçmiş. Kenarlarda duran güllelerden avcum kadar olanı
kaldırmanın verdiği gazla daha büyük olana yöneliyorsam da tüm denemelerim
başarısızlıkla sonuçlanıyor.
Hikayeyi oğlumla da paylaşıyorum. Mısır ‘ı ele geçirip ilerleyen Fransız kuvvetlerinin Akka'yı kuşatışlarını, Napolyon ‘un “yaşlı adam çekil yolumdan, evinde huzurlu bir şekilde öl” teklifini “ölüm beni bulacaksa elimde kılıç varken bulsun, sen evine dön ” diye cevaplayan Cezzar Ahmet Paşa gece baskınları ile Napolyon ‘u hırpalar. Fransız donanması İskenderiye açıklarında İngilizlerce yok edilir. Lojistik destekten mahrum kalan Fransızlar yenilenen Türk ordusu, Nizam –ı Cedit askerleri tarafından yapılan bir çıkarma sonucunda sarılır ve geri çekilmek zorunda bırakılır. Napolyon kalan güçleri ile Avrupa' ya kaçar.
Tekrar sokaklardayız. Haçlılar devrinden kalan tünellere girmeye üşeniyoruz. Pahalı gelmesi mi yoksa labirentimsi sokaklar ve sokaklarda karşımıza çıkıp bize selam verip karşılık görünce çekingen çekingen konuşan insanlar mı daha çok ilgi çekiyor bilmiyorum. Sahile ulaşıyoruz. Fenerin oradan kale duvar ve burçlarından atlayan gençleri izleyerek içeri doğru geri dönüş yoluna giriyoruz.
Bir saat kulesine ulaşıyoruz. Eski, Osmanlı döneminin
belediyesinin giriş kapısının üzerinde saat hala duruyor. Ay yıldızlara
dokunulmamış. Sanki, “isteyen gelir istemeyen gelmez, ben burada yüzlerce
yıllık Türk varlığını kanıtlamak için ayaktayım” diyor.
Akka şehri İsrail ‘in Lonely
Planet rehberinde de dediği gibi en görülmesi gereken şehri olarak aklımızda
kalıyor.
0 Yorumlar
Yorumlarınız