Sabah kalkıyoruz erkenden. Andorra seferi için hazırız ama sorguluyorum. Gidesim yok. Ama 80,000 kişilik bu ülkeciğe yılda 10 milyondan fazla turist neden gider diye kendi kendime sormuyor değilim.
Tekrar Rubi metro istasyonuna yürüyor ve Plaça Katalonya'ya doğru
yola koyuluyoruz. Ardından metro haritasına bakarak otobüs terminaline gitmek
için Arc de Triump durağına doğru aktarma yapıyoruz.
Barselona Nord otobüs terminali uzaktan zarif bir yapı. Ama içi çirkin bir yer. Fas'a kadar otobüslerin gittiğini panolardan görüyorum. Muhtemelen Fas'a ulaşıp oradan daha da güneye gidenlerin olduğunu bekleyen siyahi insanların kılıklarından anlayabiliyorum.
Andorra nam, dağlar arasında unutulup kalmış bu Katalan ülkesine İspanyadan ve diğer komşu olan Fransa'nın Perpignan şehrinden ulaşabiliyorsunuz. İspanyollar harika bir yol yapmışlar. Harika ötesi bir yol üzerinde, irili ufaklı çok sayıda yerleşimi geride bırakarak hızla geçiyorsunuz. Yerleşimlerde genel manzara şu şekilde. Merkezde bu kasaba yada köy ne boyutta olursa olsun onu azametiyle ezen bir katedral ve yaslandığı tepede de büyücek bir kale. Başlangıçta vay be dediğimiz görüntüler kısa zamanda alışılageldik hale geldi. Fransa tarafına giden yol ise google mapsten baktığınızda göreceğiniz gibi akıl almaz virajlarla dolu.
Ülke dünyada resmi dili Katalanca olan tek ülke. Efsaneye göre tüm bu yöreler Müslümanlarınken buradan 5000 asker Şarlman ‘ın ordusuna katılırlar ve Müslümanları püskürtürler. Bundan dolayı Şarlman toprakları Andorralılara bağışlar. Günümüzde ülke halen bir prensliktir ama prensler – evet tek bir prens yok- Andorralı bile değildir. Fransa devlet başkanı ve Urgel piskoposu – İspanya Andorra sınırındaki kent – ortak prens olarak ülkeyi yönetir ve ülkede bunlara vergi öder az da olsa.
Kabaca tasvir etmemiz gerekirse bu şehir nehrin doğusunda bir,
batısında da iki cadde ve onları kesen sokaklardan oluşuyor temel olarak.
Biz de ilk önce batı kıyısına geçtik. Andorra Valiliği yada
yönetimi gibi çevirebileceğim ama tam anlamıyla çözemediğim yapının yanındaki
merdivenlerden öteki caddeye çıkarak tarihi kiliselerden birini aradık. Gerçi
bir tane bulduk ama sokakta yolunu durdurduğumuz adam ismini bilemediği gibi
civarda tarihi bir kilise olduğunu bilmediğini söyleyerek bizi şoka soktu.
Meydanın kenarında ki bu meydan nehrin üzerine kurulmuş durumda,
bir Dali eserine ev sahipliği yapmakta. Deli > Dali > Dahi geçişinin
arasında kaldığının göstergesi bir eser bu.
Ardından şehrin küçücük eski kentine girerek önce eski kiliseyi
aştık ve ardından Casa del La Valls denilen ülkenin eski meclisine ulaştık. Ben
buraya taş meclis adını verdim. İçine giriş ücretsiz ama gezebilmek için grup
olarak gelinmesi lazımmış. Giremedik yani. Buradan meclis binasının bahçesi
diyebileceğimiz terastan şehre ve şehri çevreleyen dağlara bakındık. Yapılaşma
gerçekten iğrenç burada.
İndik ve bir otobüs erken gidebiliriz diye umarak terminale
döndük. Başta biletçi kadın ardından da otobüs şoförü bir önceki otobüse binmek
isterseniz yeni bilet alırsınız diyerek bizi sepetlediler ve araç bizsiz sadece
üç yolcu ile Barselona yoluna koyuldu.
Otobüs ile dönüşe geçtik. İspanya girişinde polis bir kontrol
yaptı. Burada amaç vergisiz diye ucuza alınan sigara ve alkollü içkilerin ülke
içlerine sokulmasının önüne geçmek. Burayı da bir iki dakika içerisinde aşıp
yolumuza devam ettik.
0 Yorumlar
Yorumlarınız