Takip Et

8/recent/ticker-posts

İspanya Turu : Gün 3 - Andorra


Sabah kalkıyoruz erkenden. Andorra seferi için hazırız ama sorguluyorum. Gidesim yok. Ama 80,000 kişilik bu ülkeciğe yılda 10 milyondan fazla turist neden gider diye kendi kendime sormuyor değilim.

Tekrar Rubi metro istasyonuna yürüyor ve Plaça Katalonya'ya doğru yola koyuluyoruz. Ardından metro haritasına bakarak otobüs terminaline gitmek için Arc de Triump durağına doğru aktarma yapıyoruz.

Barselona Nord otobüs terminali uzaktan zarif bir yapı. Ama içi çirkin bir yer. Fas'a kadar otobüslerin gittiğini panolardan görüyorum. Muhtemelen Fas'a ulaşıp oradan daha da güneye gidenlerin olduğunu bekleyen siyahi insanların kılıklarından anlayabiliyorum.

Andorra otobüsünde on kişi yokuz. Biletleri bir kaç ay önceden aldığım için gidiş dönüş adam başı 24 euro ödemiştim. Bu meblağ bir gün öncesi 40 euroyu bile aşmıştı. Dolayısıyla ben otobüsün dolu olacağını tahmin etmekteydim.

Andorra nam, dağlar arasında unutulup kalmış bu Katalan ülkesine İspanyadan ve diğer komşu olan Fransa'nın Perpignan şehrinden ulaşabiliyorsunuz. İspanyollar harika bir yol yapmışlar. Harika ötesi bir yol üzerinde, irili ufaklı çok sayıda yerleşimi geride bırakarak hızla geçiyorsunuz. Yerleşimlerde genel manzara şu şekilde. Merkezde bu kasaba yada köy ne boyutta olursa olsun onu azametiyle ezen bir katedral ve yaslandığı tepede de büyücek bir kale. Başlangıçta vay be dediğimiz görüntüler kısa zamanda alışılageldik hale geldi. Fransa tarafına giden yol ise google mapsten baktığınızda göreceğiniz gibi akıl almaz virajlarla dolu.

Üç saati biraz aştıktan sonra Andorra La Vella ‘nın otobüs terminaline geliyoruz. Şehri yarıp geçen nehrin kıyısında yer alan küçük bir alan burası. Gezecek pek bir yeri yok. Vergiden muaf bir yer olduğu için elektronik eşya ve sigara fiyatları komşulara göre daha ucuz. Kayak merkezlerinin çokluğu nedeniyle zenginlerin rağbet ettiği bir yer olduğu için de lüksün sınırları zorlanmakta. Nasıl casio saatler bizde sokak aralarında tabelalarda yazar ya burada da buna benzer “rolex” tabelalarını gördüm. Camekanlarındaki saatlere bakınca da rolex ‘in burada satılan en ucuz ürün olduğunu gördüm. Asıl ilginç olan ise daha pahalı olan markaların pek çoğunun adını bile duymamış olmam.

Ülke dünyada resmi dili Katalanca olan tek ülke. Efsaneye göre tüm bu yöreler Müslümanlarınken buradan 5000 asker Şarlman ‘ın ordusuna katılırlar ve Müslümanları püskürtürler. Bundan dolayı Şarlman toprakları Andorralılara bağışlar. Günümüzde ülke halen bir prensliktir ama prensler – evet tek bir prens yok- Andorralı bile değildir. Fransa devlet başkanı ve Urgel piskoposu – İspanya Andorra sınırındaki kent – ortak prens olarak ülkeyi yönetir ve ülkede bunlara vergi öder az da olsa.

Kabaca tasvir etmemiz gerekirse bu şehir nehrin doğusunda bir, batısında da iki cadde ve onları kesen sokaklardan oluşuyor temel olarak.

Biz de ilk önce batı kıyısına geçtik. Andorra Valiliği yada yönetimi gibi çevirebileceğim ama tam anlamıyla çözemediğim yapının yanındaki merdivenlerden öteki caddeye çıkarak tarihi kiliselerden birini aradık. Gerçi bir tane bulduk ama sokakta yolunu durdurduğumuz adam ismini bilemediği gibi civarda tarihi bir kilise olduğunu bilmediğini söyleyerek bizi şoka soktu.

Ana kısma döndük. Siesta kültürü burada da hakim. Restoranlar ve lüks malları satan dükkanlar bile kapalı. Magnet bile bulamadık bu aralıkta. Meydandaki turizm bürosu da imdadımıza yetişemeyince çaresiz sokakları adımlamaya koyulduk.

Meydanın kenarında ki bu meydan nehrin üzerine kurulmuş durumda, bir Dali eserine ev sahipliği yapmakta. Deli > Dali > Dahi geçişinin arasında kaldığının göstergesi bir eser bu.

Ardından şehrin küçücük eski kentine girerek önce eski kiliseyi aştık ve ardından Casa del La Valls denilen ülkenin eski meclisine ulaştık. Ben buraya taş meclis adını verdim. İçine giriş ücretsiz ama gezebilmek için grup olarak gelinmesi lazımmış. Giremedik yani. Buradan meclis binasının bahçesi diyebileceğimiz terastan şehre ve şehri çevreleyen dağlara bakındık. Yapılaşma gerçekten iğrenç burada.

İndik ve bir otobüs erken gidebiliriz diye umarak terminale döndük. Başta biletçi kadın ardından da otobüs şoförü bir önceki otobüse binmek isterseniz yeni bilet alırsınız diyerek bizi sepetlediler ve araç bizsiz sadece üç yolcu ile Barselona yoluna koyuldu.

Bir sonraki otobüse kadar olan zamanımızda şehrin daha canlı olan outlet bölgesini ve marketlerini gezdik. Örneğin, Mango mağazasının outletinde indirim oranı %90 idi. Gerçi ele gelir, göze hoş görünür pek bir şey yoktu.

Otobüs ile dönüşe geçtik. İspanya girişinde polis bir kontrol yaptı. Burada amaç vergisiz diye ucuza alınan sigara ve alkollü içkilerin ülke içlerine sokulmasının önüne geçmek. Burayı da bir iki dakika içerisinde aşıp yolumuza devam ettik.

Yorum Gönder

0 Yorumlar