Bekleme salonunda Şamil ile buluşuyoruz. Şamil bizim firmanın Hintli partner firmasından bir yazılım mühendisi. Goalı, dolayısıyla koca ülkenin diğer yörelerindeki insanlardan kültürel açıdan farklılar. Üç senelik dostluğumuzda Türkçeyi epeyce kavradı. Ruhen Trabzonlu olup geçen senenin kışında Trabzon'a gitmemize bile ön ayak oldu. O derece yani.
Delhililere ateş püskürüyor. Gece hava limanından otele
giderken taksi ile 300 rupiye anlaşmış. Adam yolda aracı durdurup 500 daha
isteyince tırsıp vermiş. İki dakika sonra otele gelince de iyice delenmiş ama
taksici anında gazlamış.
Havalimanına iniyoruz. Hinlilere Nepalliler vize uygulamıyor
dolayısıyla Şamil gözden kayboluyor hemen. Bize ise havalimanında 25 dolara
vize veriliyor. Gerçi ben 72 saatten az kalacak transit yolculara ücretsiz vize
verildiğini okumuş ve bunun peşinden koşturmaya çalışmıştım. 70 saat kalacağımı
söylediğimde gişedeki adam pek iplemedi beni ve standart vize kuyruğuna
yönlendirdi.
Şamil, çenemi kapalı tutmam gerektiğini, burada bizim gibi
beyaz peynir rengi turistleri kazıklayacaklarını ama yanımızda olduğu için
güvende olduğumuzu söylüyor. Şartı belli, çenemi kapatmam. Sonra Türkçe
bitiriyor sözlerini “Baba halleder”
“Babalardayız” diye mırıldanıyorum. Aracın içinden ilk
izlenimlerime göre burası da kalabalık ve oldukça karmaşık bir kent. İnsan
tipleri ise nasıl demeli, biraz Çinlimsi gibi. Ama kadınlar Hindistan ile
kıyaslandığında daha az renkli. Erkekler her yerdeki gibi bakımsız, karşı
cinsle karşılaştırıldığında. Ağzı, yüzü maskelerle kapatılmış insanlardan
anladığım kadarıyla hava kirliliği söz konusu.
Otele dalıyoruz. Muhtemelen telefonu yüzüme kapatan nemrut
kadın ve yanında safça bir adam resepsiyonda. Rezervasyonumuz olduğunu
söylediğimde kızın yüzü daha da sevimsizleşiyor.
Adam boş odalarının olmadığını söylüyor. Deliriyorum.
-
“Rezervasyonum vardı.”
-
“Vardı ama odaları bir gruba verdik.”
-
“Tamam da çekin saati içinde geldim, neredeyse
sekiz – dokuz ay önce yaptım bu rezervasyonu.”
-
“Dert etmeyin”, diyor. On dakika ötede aynı
şartlarda başka bir otel daha varmış.
-
“Çıkıyor musunuz nihayet?”
-
Beriki “tamam” diyerek kapatıyor. Adam yardımcı olmaya
çalışacağını söylüyor. Dayanamıyorum odayı kime verdiklerini soruyorum.
-
“Odayı İngilize mi verdiniz?”
-
“Evet” diyor.
-
“İngiliz sizin için Allah demek”
Adam bir şey diyemiyor. Tam o sırada Şamil arıyor ilk iki
gece adam başı 50 dolardan oda olduğunu ama son gece için müsait yer olmadığını
söylüyor panik içinde. Dostum benim başımı her zamanki gibi derde soktuğumu
düşünüyor olmalı.
-
“Harika dostum. Hemen geliyoruz”-
“Son gece yer yok diyorum, anlamıyor musun?”(Bu
kısım Türkçe) “moron, a.koym”
-
“Geliyoruz” diyorum da nereye geliyoruz ki. Ben
üç gecesi iki kişi 90 eurodan oda tutmuşum. Üçüncü gece için nerede ne
bulacağım belli değil. Ama zarf atıyorum.
-
“Anlamıyor musun? Ödeyeyim mi parayı?” diye
soruyor Şamil. Sonrasında bildiği tüm küfürleri ediyor.
Ansızın resepsiyonist bize oda bulduklarını söylüyor.
Olmayan bir oda temizlenmiş bile. Adam bin bir özür ile gönül alma peşinde. Çok
yaşayasın booking.com. Şamil ne yapacağını bilemediğinden hala arıyor ben de
inatla telefonu kapatıyorum. Eşyaları bırakıp çıkıyoruz.
Nepal eskiden bir krallıklar birlikteliğiydi. Katmandu
Vadisi denilen bölgede, Katmandu, Baktapur ve Lalitpur denilen üç krallık
varmış. Bunlar savaşıp birbirlerini kesip biçmek yerine “durbar” denilen ana
meydanlarını dini yapılar ve saraylarla doldurup bunların zarafetleri ve
estetik güzellikleri ile ön plana çıkmaya çalışmışlar. Ama sakın bu ufak tefek
Nepallileri Karamürsel sepeti de sanmayın. İngiliz yayılması sırasında coğrafi
avantajlarının da yardımıyla İngilizleri defalarca tokatlamışlar. İngilizler de
direkt ele geçiremedikleri bu ülkeye kağıt üzerinde bazı haklar vererek bir
bakıma de facto olarak ele geçirmiş
ve kendilerinin öldüremediği halkını da İngiliz bayrağı altında dünya
cephelerine sürmüş. Hani Çanakkale savaşında bahsedilen Gurka askerleri var ya,
işte onlar Nepalliler.
Bugün ara sokakları gezip Durbar Meydanı'na gidip döneceğiz.
Ara sokaklar dediğime bakmayın çılgın bir insan kalabalığı kendi halinde
yaşamını sürdürüyor. İlginç olan her bir köşede, duvarda dini bir figür, küçük
bir tapınak ile karşılaşıyor olmanız. Hinduizm burada Çin orijinli Budist
figürlerin varlığıyla kendini gösteriyor.
Bunun dışında bu küçük ülkede çok hoş magnetler bulduk.
Dahası meşhur himalaya tuzlarının türlü rengi ile karşılaştık ve bunların
içinden en faydalısının pembe olanının olduğunu öğrendik. Kilosu 4-5 dolar
arasında değişiyor. Bizim buradaki fiyatlarını bilen biliyor.
Sonunda Durbar Meydanı'na varıyoruz. Durbar zaten meydan
demek ama idare edin artık. 2015 Nisanının 25 inde vuran 7.9 luk deprem pek çok
yapıyı yerle bir etmiş. Pek çok yapı ise duvarlarına konan destekler ile gayet
iğreti bir şekilde ayakta tutuluyor. Çoğu binanın çatısı ot kaplamış. Konulan
desteklerin çöküşü engellemekten çok kaçınılma yıkımın tarihini az biraz daha
ötelemekten başka bir sonucu olabileceğini hiç sanmıyorum.
Katmandulular akıllı. Durbar'a ulaşan tüm yolların başında
bilet gişeleri var. Girsen bir türlü girmesen bir türlü durumu. Durbar ve
etrafındaki yapılar oldukça hasarı ama içerisindeki küçük pazarı oldukça
renkli. Dediğim gibi Katmanduyu gezerken çok dikkatli olmalısınız. Bu bir
güvenlik uyarısı değil kesinlikle. Her bir duvar, her bir köşe başı kısaca her
bir yer çok zarif yada ilginç bir güzellik saklıyor olabilir sıradan
bakışlardan. Sanksritçe yazılar, Budist tapınakları, Hindu ibadethaneleri,
değişik totemler ve işaretler… Ama bunları göz ardı etseniz bile Nepalde çok
zarif bir ahşap işçiliği var. Duvarlarda muhtemelen başka yerlerde inşa
edilerek yerleştirilmiş ağaç işlemeler göze çarpmakta. Hem de ne figürler.
Erotizm kokan şekiller çoğu. İşlenmiş hatunlar sokaklarda yok varsa da olsa
olsa bu vücutlar Victoria’s secret vb kataloglarında vardır. O Kadar J
Pazara dönüyoruz. Türlü türlü ıvır zıvırın yanı sıra
tespihler, türlü taşlar ön planda. Anladığım şeyler değil demiştim. Zaten bana
bir şey satmaya çalışanlara rehberim diyerek yanıt verdiğimden artık pek
bulaşan yok bana. Gördüğüm kadarıyla Nepal Hindistan'dan da ucuz.
Keyfimiz yerinde. Biraz pahalı da olsa yediğimiz etli
pizzalar moralimi yükseltti. Bizim tayfa yorgunluktan odalarında kalmayı tercih
etti. Halbuki bir güzel atıp tutuyorlardı gece için.
0 Yorumlar
Yorumlarınız