Gene yollardayız. Ama epey bir yorgunum çünkü uyuyamadım. Gece acayip bir olay oldu. Açıklayamıyorum. Ama gene de anlatayım.
Gece yattık. Evin içi hiç kapatılmayan doğal gaz sobası sayesinde hamam sıcaklığına ulaşmışsa da ayaklarım buz gibi. Derin bir huzursuzluk hissi var içimde. Oğlum da yanımda uzanıyor. O da sıkıntılı olduğunu, uyuyamadığını söylüyor. Yatmasını salık veriyorum ama kendim bile uyuyacak gibi değilim. Aniden bağırıyor korku içinde. “Orada biri var !” diye. Gösterdiği yer antre; ilk bakışta bir şey görmüşlüğüm yok ama çoktan fırlamış durumdayım. Kimse var mı, varsa kaç kişi bilmeksizin antreye ulaşmışım bile. Mantıklı düşününce bunun ahmaklık olduğunu fark ediyorum ama söz konusu aile olduğunda mantık ve serinkanlılık benden uzak kavramlar.
Tüm odaları dolanıyorum, kimseler yok.
Ne açık bir kapı ne de açık bir pencere… Hiç bir şey yok. Huzursuzlanıyorum.
Oğlana “rüyanda görmüşsündür” diyorum ama uyumadığını söylüyor ki bunun doğru
olduğunu çığlık atmadan bir an önce konuştuğumuzun farkındayım. Korkmaması için
buranın meşhur şeylerinden bahsetmemiştim daha önce. Kendi korkularımın oğlumda
olmaması için çabalamama karşın burada böyle bir şey kendiliğinden çıktı.
Not: 2023 sonlarında, Romence bir kaynakta, bu evin evveliyatında yer alan evde Vlad'ın sevgilisiyle buluştuğu ve bir gün kafasına eserek kadını öldürdüğünü okuyorum.
Sabaha kadar antreye bakınıp bekledim. Oğlum ve eşim sağlam uyudular bu olaydan sonra.
Neyse, siz dostlarla yaptığım bu dertleşmeden sonra Kluj yada bizim dedelerin deyimiyle Kaloşvar şehrini anlatmaya başlayalım.
Burası da Sakson kentlerinden birisi.
Ama bence en önemli özelliği Matyas Korvinyus (Mathias Corvinius) ‘un doğum
yeri olması. Macarlar ulusal kahramanlarından Korvinyus ‘un doğduğu kentin
Macar kenti olduğunu söyleyerek bu toprakları talep ederken Romen tarafı gayet
mesnetsiz bir şekilde Korvinyus ‘un aslen Romen kökenli olduğunu söylemekte.
Bizim için ise Korvinyus “ya devlet başa ya devlet kuşa” sözünün söylenme
nedeni olarak nitelendirilebilir.
Hünyadi Yanoş sonrası hatta onun ölümünden öncesinde bile Matyas iddialı söylemlere sahiptir Türklere karşı. İstanbul kuşatıldığında Fatih Sultan Mehmet ‘e çok sert bir ültimatom verir. Ya Türkler kuşatmayı kaldırıp Anadolu'ya dönecektir yada Matyas Türklerin kellelerine basarak kendisi bizzat boğazı aşıp Anadolu'ya girecektir. Fatih kaale almaz elbette, zaten gelen de olmaz.
Korvinyus fırsat buldukça Türklerle
çatışmaz ama papayı korumak için Budin'den kalkıp Otranto'ya kadar gidip oraya
çıkartma yapıp kaleyi ele geçiren Türk birliğini son askerine dek yok eder.
Konaklayacağımız yere ulaşıp eşyaları
bırakıp şehir merkezine döndük. Merkez elbetteki Unirii Meydanı adında. Buranın
ortasında da at üzerinde, gayet heybetli bir şekilde duran Matyas Korvinyus
heykeli yer almakta.
Heykelin ardında ise şehrin katedrali bulunuyor. St. Michael Katedrali burası. Adından da anlaşılacağı gibi şehrin koruyucu azizi Michael. İçi tipik, loş, ürpertici yapı. Güzel cam işlemeleri var.
Burada çayımızı içip tatlımızı da
yedik. Normalde adam konuşturdu da vakit kaybettik diyeceğimiz yerde tanıdık
bir arkadaşın dükkanına uğramış gibi ayrıldık. En azından bir daha Kluj ‘a
gelirsek bir paket çay ve kesme şekeri getireceğimize dair bir karar aldık
kendi kendimize.
0 Yorumlar
Yorumlarınız