Çocukken kalınca bir arkeoloji kitabının resimlerine bakarak
sonrasında da okuyarak tarih alanına giriş yaptım. Kitapta Vezüv ‘ün patlaması,
Pompei ve Herculeneum ‘un yok olması ve yeniden bulunması etkileyici bir
şekilde anlatılmaktaydı. Eşimin de istekli olması sonucunda Pompei ‘ye gitme
kararı aldık ama bir sorun vardı. Pompei Napoli'de idi.
Napoli için yazılanlar hiçte iç açıcı değildi. Küçük
suçların başkentiydi burası ve bende dünyanın başkentinden gelmekteydim. İstanbul'da
30,000 asiyi Sultanahmet meydanında kesen Belisarius burada da Napolilileri
biçerek İtalya'ya parlak bir giriş yapmıştı. İstanbulluların Napolililere karşı
bariz bir üstünlüğü vardı anlayacağınız. Fakat bir gece öncesi Özcan yada Sinem
gitmeyelim deseydi sanırım gidilmezdi J
Turlar Roma ‘dan Napoli ‘ye 100 euroya sizleri götürebilir.
Fakat bir turun hem şehri gezdirmesi, hem Pompei ‘yi turlatması hem de Capri
adasına bir gün içinde götürüp getirmesi normal ölçülerde pekte mümkün değil.
Öncelikle oteliniz Roma ‘da merkezi bir yerde yani Termini
‘ye yakın değilse yada en azından metro ile Termini istasyonuna ulaşmanız
mümkün değilse sabah otelden çıkış saatinizi eski planınıza göre bir saat daha
geri çekmenizi öneririm. Roma ‘nın banliyölerinden şehir merkezine giden metro
istasyonlarına ulaşmak bile otobüsler ile epeyce zaman almakta.
Gezi kitapları Roma ile Napoli arasında otobüslerin
işlediğinden bahsetmekte. Fakat ne Roma'daki nede Napoli'deki turizm büroları
bunlardan pek haberdar değil. Roma'daki
İngilizce bilgisi bakımından pek de iyi değil, Napoli'dekine de “Roma ‘ya
nasıl gidilir?” diye sorduğunuzda aksanlı bir İngilizce ile Roma'da ne var ki
diye soran bir tip. Neyse Roma ‘dan çevre şehirlere giden otobüsler Tiburtina
metro istasyonunun yanından kalkmakta imiş. Ama bunların arasında Napoli'ye
gideni var mı bilinmez.
Otobüslerde gözlemlerime göre yerli halk kesinlikle bilet
okutmamakta. Otobüs bileti 75 dakika içinde başka bir otobüs yada metro
hattında da geçtiği için gayet avantajlı bir bilet. Metrolara biniş de tam
Allahlık. Tıkış tıkış istasyonda gelen trenin içinden çıkan yolcular ile binecek
yolcular öncelikle birbirine giriyor.
Cüzdanları azami dikkatle koruduk ama yamuk bir harekette görmedik. İlk duraktan binilmiyorsa pekte oturma
imkanınız yok.
Termini. Mussolini ‘nin Roma ‘ya en büyük hediyelerinden
biri. Eski ufacık gardan sonra bu yapı
anlatılabilecek cinsten değil. Kat kat yükselen metro, hızlı tren,
şehirlerarası tren ne ararsanız barındıran bir yapı. Estetik hiç bir yanı yok
ama işlevsel açıdan harika.
Napoli ‘ye neredeyse her saat tren var. Fiyatlar 10,50 ila 19,50
arasında değişmekte. Bileti gişeden alırsanız düz koltukta yolculuk
ediyorsunuz. Önerim çoklukla karşınıza çıkan elektronik gişeler. Bu gişelerden
işlem yaparken öncelikle işlem dilini seçin. Sonrasında gideceğiniz istasyonu
seçtiğinizde yakın saatlerdeki seferler listeleniyor. Saat seçiminden sonra
gelen ekranda kompartıman seçimi yapabiliyorsunuz. Ama programda bir sorun var
sanırım gidişte de dönüşte de cam kenarı seçmemize rağmen aldığımız numaralar
kapı kenarı oldu ama biz cam kenarını işgal ettik. Burada ödeme nakit, kredi kartı yada seyahat
çeki ile olabilmekte. Her ne kadar kredi kartı ödemenizden sonra bilet dışında
bir makbuz verilmese de güvenli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ama sakın
biletsiz yolculuk etmeyin yada üç kuruş için numara yapmaya çalışmayın. Adamların
trenlerde sıkı denetliyorlar.
Bilet üzerinde vagon numarası, kompartıman numarası ve
koltuk numarası bilgileri saklı. Kompartımanlar birbirine bakan üçlü koltuklara
sahip, temiz, rahat, içine gömünülebilen mavi koltukları var. Bununla beraber
trenin camları sanki yıllardır yıkanmamış gibi. Hatta Özcan fotoğraf çekebilmek
için kolonyalı mendil ile camları silmeyi denedi ama sadece kirin birkaç
katmanı kalktı.
Trende her türlü insan var. Sabahın köründe yada gecenin
karanlığında da güvenli midir bilinmez ama pekte anlatıldığı gibi sakat bir
ortam yok. Hoş biz dört kişi başta biletim yok diyen bir İtalyan kızı
sepetledik ama koridorda gezinen türlü tipi görünce de pişman olmadım değil.
Trenin tuvaletleri de ilginç. Traş olabilirsiniz ve hatta
duş alabilirsiniz. Bunlar tam olarak nasıl yapılıyor keşfedemedim. Pekte
keşfetme imkanım olmadı. Musluktan suyu akıtmak yada rezervuarı çalıştırmak
için sağ ayağınıza denk gelen pedallara basmanız gerekiyor. Pekte temiz
oldukları söylenemez.
Yolculuğun kendisi başlı başına anlatmaya değer. Hayatımın
en güzel anlarından birisini yaşadığımı söylemem gerek. (Bunun için Özcan ‘a ve
Sinem ‘ e çok teşekkürler.) Ama manzara da oldukça güzel. Uzunca bir süre Romalıların
su kemerlerini yada ne olduğu belirsiz
çeşitli viran yapıyı seyrederek ilerliyorsunuz. Napoli'ye kadar beş, altı tane durağa
uğradıktan sonra iki saat yirmi dakika gibi bir sürede Napoli ‘ye
ulaşıyorsunuz. Fakat Latina durağından sonra artık baka bir diyara doğru
gittiğiniz açıkça belli oluyor. Bizdeki gibi günü kurtarmak için yapılan
çözümler kendini sıklıkla gösteriyor. Kirlilik artmakta.
Napoli ‘nin ana tren istasyonunun adı Garibaldi. Burası da büyük bir
gar. Sonuçta Napoli Roma'dan daha güneydeki en büyük kent. İtalya'nın da sanırım
en büyük üçüncü kenti.
Napoli bir MÖ 6. 7. yüzyıllarda bir Yunan kolonisi olarak
kurulmuş. İlk ismi Yenikent anlamına gelen Neapolis. Osmanlı döneminde Anaboli
olarak anılmakta. Helenik izler
Sorrento'dan daha da aşağıdaki bir iki yerde görülebilmekte. Romalıların eline
geçen şehir, imparatorluğun ikiye bölünmesinin ardından batı tarafında kalmış
daha sonra barbarların eline geçmiş.
Sonrasında Justinianus zamanında Belisarius döneminde gene Bizans
topraklarına katılmış. Sonrasında Napoli bir krallık haline gelmiş ama gerek
yarımadadaki diğer komşuları ile çatışmalar yaşamış gerekse korsan aktiviteleri
sonucu yara almış.
Kökenleri gayet karışık olan Napolililer kendi dilleri olarak
İtalyanca yerine Napolitano ‘yu görmekte.
Neyse gezimize dönelim. Trenden indikten sonra alt kata
okları takip ederek inerseniz circumvesuviana
hattının kalktığı perona ulaşıyorsunuz. Burada pompei ‘ye gidiş ve
dönüş ve Pompei ‘ye giriş bileti kombine olarak 17 euroya alınabiliyor. Bu
hattın yanındaki diğer trenler ile Herculenaum gibi şehirlere ulaşabilirsiniz.
Hatta Pompei'de inmez Sorrento ‘ya dek gidersiniz, size kalmış.
Trenler dolu. İçlerinin leş gibi kokması, kadınlarının
gerçekten rüküş giyimleri , geçilen çoğu durağın mezbelelik gibi görünmesinin
yanı sıra güzel bir deniz manzarası da mevcut.
Sanırım görülen adalardan birisi de Capri ama emin değilim. Ama kara
tarafının baskın manzarası arka fonda Vezüv yanardağının olduğu görünüm.
Gelelim Pompei ‘ye.
Pompei çok büyük bir kent değil. Ama rehbersiz gezmesi gerçekten zor
haritasız gezmesi ise tam anlamıyla işkence olabilecek bir yapıda. Önemli
noktalar arası mesafe uzun. Ama şunu söylemeli ki reklamı gerçekten
mükemmel yapılmakta. Zengin bir
yerleşimmiş belli olmakta. Ama şehir tuğladan inşa edilmiş. Bizdeki Efes gibi
ya da diğer pek çok antik kent gibi mermerden inşa edilmemiş. Buradan
Romalıların zenginlik ve ihtişamının da gerçek gücünü kavrayabiliyorsunuz.
Başkentleri ve askeri kuvvetleri sınırsız bir zenginliğe sahipken diğer önemli
şehirleri bile ancak belirli bir büyüklüğe erişebilmekte. Mantık olarak
mirasçıları olan Bizans ve Osmanlıda da durum aynı şekilde.
Neyse.. Küçük ve şirin tren istasyonundan inip sağa doğru yönelerek
Porta Marina girişine ulaşacaksınız. Eğer kombine bilet aldıysanız bunu tren
istasyonunda check etmeniz gerekmekte.
Eğer bilet işini Napoli'de halletmediyseniz girişten de temin
edebiliyorsunuz. Kapıdan geçtikten sonra Foruma dek düz ilerleyeceksiniz. Bu
yolda solda Apollo tapınağı, sağınızda tam karşınızda ise bazilika
görülebilir. Forum görebileceğiniz ilk
derli toplu alan. Sütunların önemli bir kısmı sonradan dikilmiş. Renk olarak
beyaz dahi olsalar aslında tuğlaların üzerine beyaz bir karışım ile mermer havası
katılmış. Forumu çevreleyen odacıklarda testiler, keramik parçaları
görülebilir. Kirlice bir camekanda da taşlaşmış bir beden görülebilmekte.
Aslında Pompei de yerlerde görülen cesetlerin önemli bir kısmı imitasyon. Sağlam kurtarılan
bedenler ve değerli eşyalar Napoli Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.
Dolayısıyla müze gezilmeden Pompei ‘nin gezildiğini söyleyebilmek pekte
gerçekçi değil. İşin bomba kısmına geleyim. Genelde müzeler Pazartesileri
kapalı olur ama Napoli'deki tüm müzeler Salı günleri kapalı. (Bizde Salı günü
Napoli'deydik L )
Ayrıca burada mezar şteli desem değil, rölyef desem hiç değil bir
nesnede, kompozisyonun solunda kafasında oklar olan bir adam betimlenmiş. Çoğu kişi bunu uzaylı olarak
nitelendiriyor. Zaten şehrin uğradığı
felaketle ilgili olan pek çok efsanede önceden felaketin haber verildiği yer
almakta. Bu kahin oluyor, rahip oluyor kimi hikayede de uzaylı oluyor. Beğene,
kendine göre etkileyici bulan istediğini anlatıp yaymakta özgür.
Forumdan via del foro caddesinden via di mercurio yönünde
ilerlerseniz önce Arco Onorio takının altından geçersiniz. Bu yolun gezmek için
avantajlı olduğunu belirtmeliyim. Hemen solunda forumun hamamı bulunmakta.
Hamamlar büyükçe ve içleri de epeyce süslü. Duvarlar, tavan hepsi güzel
işlemelere sahip. Orjinal hali kim bilir nasıldı. Düz giderseniz bir
iki gezilebilir ev var. Eğer sağa saparsanız (via della fortuna ) ikinci soldan
girdiğinizde önemli bir yapı olan casa del fauno ‘ya ulaşıyorsunuz. Bizde burası
faunlar evi olarak biliniyor. Burada meydanda küçük, bronz bir heykel var.
Aslında bunu ben büyükçe bir şey sanıyordum ama hayal kırıklığına uğrattı.
İlerler sola sapar ve yolun sonuna dek gidip sağa devam
ederseniz görülmesi gereken ama bizim göremediğimiz harikalar evi gibi
mekanlara kadar gidebilirsiniz. Burası günümüze en korunaklı olarak ulaşmış
yapıların arasında. Biz daha fazla ilerlemeden pollux ve castor ‘un evi, Apollo
‘nun evi gibi mekanlara gidip ters yöne yöneldik. Terme centrali ‘de (merkez hamamı diyelim) iki
adet taşlaşmış ceset sergilenmekte.
Normalde Vezüv patladığında önce sıcak hava zehirli gazlar kasaba
sakinlerini öldürüyor. Ardından patlama sonucunda uçuşan küller cesetlerin
üzerini kaplıyor ve son olarak da lav tabakası bu katmanlar serisini tamamlıyor.
Bulunan cesetlerin bozulmaması için öncelikle vücudun makul bir yerinden küçük bir delik açılarak içine alçı ağırlıklı
bir karışım dökülüyor. Böylece kül tabakası ile kemikler arasındaki boşluklar
doldurulup bir nevi kalıp çıkarılmış oluyor. Sonrasında kül tabakası da
temizlenerek nihai gövde sergilenebilir hale getiriliyor. Burada sergilenen iki
örnekten birinin belinde kemer benzeri bir nesne var. Bu onun esir olduğunun
göstergesi. Burada da duvarlarda
kaliteli, kırmızı ağırlıklı resimler var. Ayrıca kimi duvarlarda güzel kadın ve
erkek heykelleri bulunmakta. Tahminen imitasyon.
Burada gezerken ne zamandan beri bozulmasından çekindiğimiz hava
kendini bıraktı ve yağış başladı. Bizde kendimizi korunmak için cesetlerin
teşhir edildiği camekanların olduğu bölgedeki kalabalığa karıştık. İspanyol ve
Fransız ağırlıklı epeyce turist var. Genelde camekandaki insanlar ile dalga
geçilmekte. Halbuki adamların surat ifadelerine bakılsa acıdan dişlerini
nasılda sıktıkları tüm gerçekliği ile görülebilmekte. Bu tip gezilerde rehberli
gruplara takılmakta fayda var. Anlayabildiğimiz kadarıyla hiç umulmadık
bilgiler edinebiliyoruz yada yerlere girebiliyoruz.
Buradan da çıktıktan sonra lalettayn bir şekilde sokakları dolanmaya
başladık. Yağış nedeni ile haritayı pek çıkaramadığımız için bundan sonrası pek
düzenli bir gezi olamadı. Düzgün, yüzeyleri geniş kayalarla kaplı yollar
kayganlaştığından kimi zaman yürümek zorlaştı. Bu esnada gülüşmelerin ve konuşmaların ayyuka
çıktığı bir sokağa girdik. Burası şehrin ana eğlence merkezlerinin,
genelevlerinin bulunduğu mekan (lupanare) . İki katlı binalar var. Girişte
kapıların üstlerindeki duvar boşluklarında çeşitli cinsel birleşme pozisyonları
betimlenmiş. Rivayete göre her pozisyonun mütehassısı bir çalışan (kadın yada
adam fark etmiyor, ekmek davası ) müşteriyi tatmin için bir odaya geçiyor.
Odalarda ufacık , iç kapayan yerler. Taştan bir yatak tüm işlemin gerçekleştiği
yer. Orijinal pek çok parça ve çizim günümüzde Napoli Arkeoloji müzesindeki gizli
oda ‘da sergilenmekte. Buraya giriş için rezervasyon yaptırılması
gerekmekte.
Buradan via stabiane ‘ye oradan da anfitiyatro bölgesine
ulaşma imkanınız var. Anfitiyatro pek büyük değil. Bu alanda tuvaletlerde var
ama temiz değiller. Porta Stabiana ‘dan görülen küçük kasaba ise modern Pompei.
Daha doğuda görülebilecek daha da büyük başka bir tiyatro daha var.
Onunda etrafında epeyce nokta mevcut.
Menandro evi gibi birkaç mutlaka
gezilmesi gereken yerde kapalı idi.
Bu kötü oldu. Bir başka olumsuz nokta da kimi noktalar arasında
geçişlerin tahtalar ile kapatılmış olması. Kimilerinin üzerinden geçtik,
kimilerini yardık geçtik ama her zamanda başarılı olamayıp aynı yolları dönüp
dolaştık. Halbuki Pompei ‘nin , sports illustrated ekibinin Daniela Saraiba ‘nın fotoğraflarını
çekilebilmesi için her tarafı açılmış.
Uzun sözün kısası gezilecek çok yeri olan bir şehir. Ne
kadar gezerseniz gezin gezilmedik bir şeyler kalacaktır. Daha da kazılmadık
epeyce yerinin duruyor olması da gizemine bir şeyler daha katmakta.
Dönüş için tren istasyonuna girerken bizim turdan yedi-sekiz
kişinin daha kendi başlarına Pompei ‘ye geldiğini gördük. Pompei ‘den dönüş daha neşeli. Tren daha çok
turistlerle işgal edilmiş gibiydi.
Gelelim artık Napoli ‘ye.
Napoli kaliteli İtalyan pizzasının vatanı sayılmakta. Fakat en iyi
pizzacılar şehrin ta öte yanında, uydur kaydır mahallelerin içerisinde yer
almakta. Bu nedenle bizde hem oralara
gidip gelmek zor olacak deyip hem de ucuz olması amacıyla McDonalds ‘a gittik.
Burada şehre özgü Napoli isminde bir hamburger daha satılmakta. Eşim yedi pekte
beğenmiş görünmedi.
Buradan artık şehre giriş yaptık. Denildiği gibi araçların
çoğu hasarlı. Karşıdan karşıya geçerken arabalar yol vermiyor. O nedenle bizim
şehirleri aratmamakta . Sadece belediye otobüsleri yayaya yol verdiğinden
onların önüne atlarsanız yolu daha da hızlı geçebiliyorsunuz.
Temiz bir şehir değil. Yollarda çok sayıda zenci seyyar
satıcı görülmekte. Diğer şehirlerden daha ucuza ve daha çeşitli mal satıyorlar.
Ucuza sattıklarından olsa gerek indirim oranları daha da düşük.
Dükkanlardan deri eşyalar, bavul, şemsiye ıvır zıvır almak
mümkün. Magnetlerde de epeyce çeşitlilik var ama Pisa daha ucuz geldi bana bu
konuda. Magnetlerde özellikle ünlü
sanatçı Toto yer almakta. Şemsiye yada her ne alırsanız alın öncelikle Çin
malını size İtalyan diye satmaya kalkıyorlar, uyanık davrandığınızda ise
olabildiğince pişkin davranıp hiç bir şey olmamış gibi işlerine devam ediyorlar.
Napoli'de limoncello isimli bir içecek meşhur. Sanırım bir nevi meyve
likörü. Meloncello, pescacello gibi varyasyonları var. (Sonuncuyu karıştırmış
olabilirim balık ve şeftali yazılış ve telaffuz olarak yakın birbirlerine
) Dükkanlar limoncelloyu barlardan
alabileceğinizi söylesede aldanmayın. En iyisi bir dükkana girdiğinizde alışveriş
yapan insanlara (mümkünse kadınlara danışmak) sormak. Örneğin en yakın yer
Garibaldi heykelinin arkasındaki alanın sonundaki apartmanın içinde yer alan ve
ismi A ile başlayan market. Zaten buradan alacağınız pek çok şey Roma
fiyatlarının %40 iskontolu hali.
Napoli de marketin önünde bekleyen arabalar içerisinde hemen hemen
her yeri birbirine koli bantları ile bağlı arabayı mı görmedik, iki cadde
arasındaki o kısa (ama bitmek bilmeyen) sokak aralığını çevreleyen iğrenç
apartmanın balkonundaki her renkten
çamaşırımı seyretmedik, dostum Özcan ‘ın uyarısı ile İtalya'da cepçilik nasıl
yapılır konulu dersi uygulamalı olarak gösteren
İtalyan cepçiyi de izleme fırsatı bulduk.
Şehrin derinliklerine dalamadık. Müzelerin kapalı olması,
duomonun restorasyona tabi tutulduğu için açık olmaması gibi etkenlere şehrin
güvensizliği ve fazlaca meraklı gözü üzerimizde hissetmem nedeniyle planlarımızdan
daha da erken saatte döndük.
Napoli'ye giderken trende nasılda eğlendiğime değinmiştim.
Ama Napoli'den giderken yaşadıklarımız anlatılması imkansıza yakın ,tarifi
mümkün olamayacak bir eğlence idi. Sadece tren yolculuğundaki eğlence için bir
daha yapılabilecek bir gezi.
Napoli yasak meyva gibi. Risklerine rağmen insanı kendine hipnotize
etmişçesine çekiyor. Bir daha İtalya'ya yolumuz düşerse en küçük deliğine dek
gireceğim bir yer olacak. Zenginlik ve sefalet, inancın esasları ve yaşamın
gerçeklerinin kimi zaman iç içe geçtiği kimi zaman karşı karşıya durduğu bir
yer burası. İtalya'da en iğrenç giyinen kadınlar burada. Sophia Loren de
Napolili. İnanılmaz bir tezat daha. Şehir çöp içinde. Hoş, temiz olsa dahi
yapılar öylesine uyduruk ki insanın hayal gücü bile pek etkili olamamakta. Bir
başka Napolili, Neron ‘un arbiter elegantiae ‘si Petronius görse neler
hissederdi.
Napoli duomosunun azizi San Gennaro. Yılda üç kez ve her
sene aynı tarihlerde olmak üzere tüplerde saklanan kanının sulandığına
inanılmakta. Kan sulanırsa o yılın iyi geçeceğine inanılmakta.
Napolili ortalama insanın hayatta iki korkusu var. Biri
Napoli'nin küme düşmesi, diğeri ise Vezüv ‘ün patlayarak bu kez Napoli'yi yok
etmesi. İlkinin gerçekleşme ihtimali daha düşük olsa da Napolilileri daha fazla
korkuttuğu aşikar. Vezüv için ise beklemede deniyor. Yirmi beş senede bir
patlaması gerekirken 1944 ‘ten sonra hiç bir patlama olmaması Pompei örneğini
hatırlatıyor.
Bakalım bir daha Napoli'ye mi geleceğiz yoksa Napoli'den
kalanları görmeye mi?
0 Yorumlar
Yorumlarınız