Takip Et

8/recent/ticker-posts

Benelüx Turu : Gün 8 - Köln

Artık dönüş yolundayız iyiden iyiye… İstekli değilim gezmeye ama mecvuren önce Köln ‘e gidilmesi gerekiyor.

Birkaç sene öncesine dek Köln pek umursadığım bir şehir değildi. Önce Köln ‘ün Romanın kuzeyindeki en büyük kent olduğunu ve genel sıralama da ise imparatorluğun en büyük beşinci şehri olduğunu öğrenmiştim.  O günlerden pek bir şey kalmış değil ne yazık ki. Sonrasında ise şehrin armasındaki “dokuz damlacığın” aslında dokuz gözyaşı olduğunu öğrenmem oldu.

Başlarında Attila olduğu halde Hun ordusu şehrin kapılarına dayanmış ve gelenek olduğu üzere şehrin savaşsız teslim edilmesini isterler. Dokuz rahibe yanıt olarak gelir ve Attila ‘yı hristiyanlığa davet bile etmeden lanetler savururlar. Han pratik bir adamdır, hemen kadınları idam ettirir. O günün anısına da Kölnlüler armalarına dokuz göz yaşını eklerler.

Şehre ne mi olur? Yukarıda Roma'nın parlak günlerinden bir şey kalmadığını yazmıştım. Bu sürecin temel anlarından biridir Attila'nın şehre yaptığı ziyaret.

Sonrasında Köln kültürel olarak yaşamını sürdürür ama Roma döneminin o büyük kenti değildir.

Katedralin yakınlarında iniyoruz. Şehirde birkaç köprü ve katedral haricinde pek bir şey yok savaş öncesine ait. Tüm Alman kentleri gibi Köln de sağlam darbe almış.

Katedral Alman çalışkanlığına yakışmayacak ölçüde yavaş bir şekilde neredeyse bin yılı aşkın bir zamanda tamamlanabilmiş. İçine giriş ücretsiz. Sadece hazine ve kripta bölgesi için ekstra para alınıyor.

Katedralin içinde pek bir şey bulamadığımız ve etrafındaki diğer müzelere de para vermek istemediğimiz için baba oğul katedralin kulesine çıkalım dedik. Tabii bunda kule çıkışının sadece 2 euro olmasının da payı yok diyemem.

Direkt zıpladık. Ucuz etin yahnisi misali dışarı bakabileceğimiz pencere ve gözlerin hepsi küçük aralıklar bırakılacak şekilde kapatılmış tellerle. Dolayısıyla ne kendiniz rahat rahat şehri seyredebiliyorsunuz ne de fotoğraf çekebiliyorsunuz. Hatta objektifi tellerin arasından sığdıramadığınız için yaşadığınız odaklama problemleri ve bulanık karelerde cabası.

Buna karşın görünen de pek bir şey yok. Nehrin etrafındaki beton kalabalığı ve aralara serpiştirilmiş gibi görünen değişik dönemlere ait olduğu mimari yapılarından anlaşılan başka binalar.

Bin bir meşakkatle çıktığımız kuleden daha da hızlı bir şekilde aşağıya inip yapının kulelerinden indirilen süslemelerin yanından geçip ana alışveriş caddesine giriyoruz. Bu arada bu süslemeler yerden bakıldığında ufak tefek görünse de aslında 6,7 metrelik parçalar.

Alışveriş caddesi ise pek bir şey vaat etmeyen bir yer. Büyük elektronik mağazaları, devasa bir lego dükkanı ve çok sayıdaki Türk dönerciyi saymazsak pek bir şey yok.

Yorum Gönder

0 Yorumlar