Takip Et

8/recent/ticker-posts

Ukrayna Turu : Zaporizhia

2. Dünya Savaşı tarihine meraklı insanlar için gerek Zaporizhia gerekse Harkov tanıdık isimler. Bakalım ne görecek, ne öğreneceğim diye yola çıktım.

Atlasglobal sponsorluğundaki gezimin ilk durağı bu kez Zaporizhia oldu. Yanımda bu kez bir de Hintli arkadaş var. Hintlilerin eğer turistik amaçla geliyorlarsa Ukrayna vizesi alması epeyce zorlu oluyor benden söylemesi.

Neyse gayet uyduruk görünümlü Zaporizhia Havalimanı'na inip pasaport kuyruğuna girdik. Ülkeye ilk kez girenler için ayrı bir kuyruk açılmış. Bir nevi sorgu, sual odasında terletip oradan salıyorlar ülkeye. Bir de JollyTour ‘un bir haftalık Ukrayna turuna katılanların oluşturduğu bir grup vardı ki onlara neden işkence ettiler anlamış değilim.

Ben hızlıca geçiverdim kontrolden. Ama bizim Hintli yüzünden üç saat kadar bekletildik. Normalde 18:30 gibi eve varmayı planlıyorduk ama 19 ‘u çoktan geçmişti anca çıkabildik. Askerlere rica ettim, ev sahibesini gecikeceğimize dair haberdar etmek için arattım. Adamlar da beni sopayla kovalamak yerine sağ olsunlar isteğimi yerine getirdiler.

Epey geç kalmış olmamıza rağmen taksiciler hemen yapıştı. 200 grivnaya götüreceklerini söyleyen bu sevgi kelebeklerini ekarte ettim. Gelen 4 numaralı minibüse binip aracın ilk durağına kadar gidip oradan tekrar bir başka 4 numaraya binip şehir merkezine ulaştık. (4 grivna)

Biraz debelenerek ev sahibesini bulduk. Kadın zerrece İngilizce bilmiyor ama inatla Rusça heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Açık bir yer bulamadık ne para bozmaya ne de yiyecek adam gibi bir şeyler bulmaya. İlk izlenim olarak gördüğüm gece vakti pek bir hareket olmadığı. Açık bir kafeteryaya kapağı atıp karnımızı doyurup günü bitirdik.

Ertesi gün erkenden kalkıp bir miktar para bozdurup kadını beklemeye koyulduk. Kadın geldiğinde de parayı verip yola çıktık.

Şehrin fazla bir özgünlüğü yok. Her eski Sovyet şehri gibi içi heykellerle dolu devasa parklar, şehri yarıp geçen upuzun bir caddeden ibaret burası da. Kahvaltı için dolanırken şehrin pazarında bulduk kendimizi. Burada patatesin, mantarın türlüsünü bulmanız mümkün. Aynı şey et ve et ürünleri içinde geçerli ama ağırlıklı domuz eti mevcut.

Caddeye dönüp bizi Khortytsia (Hortitsiya) Adası'na götürebilecek bir araç bulabilmek için beklemeye başladık.” Fortetsiya” ve “Zaporijya Ziç” dışında bana yardımcı olabilecek tek bir kelimem yok. Neyseki adamın biri İngilizce biliyor da bize yardım edebildi. Adamın tarifiyle önce minibüsle Metalurg durağına gittik. Oradan bizi adaya götürebilecek bir minibüs aradık ama yok. Kime sorduysak bizi yolun karşısındaki ayrı bir durağı yönlendirdi istisnasız.


Burada taksi tutalım dedik. Adam 60 grivna dedi. Eyvallah dedik. Adaya geçip bizim bölgeye girdik.

Zaporizhia, Don ve Krasnodar gibi Rus Kazakları'nın üslerinden birisi. Bu Rus Kazakları dediğimiz slav asıllı topluluk ile bizim Orta Asya'daki Kazaklar arasında isim benzerliği dışında ırki bir benzerlik yok. Gerçi Kırım Tatarları nedeniyle pek çok kelime – özellikle askeri kökenli- Kazak lisanına da geçmiş.

Khortytsia Adası ise Zaporizhia'daki Kazakların üssü. Zamanında bu adada 20,000 azılı Kazak savaşçısı yaşamaktaymış. Adada kadın bulunmuyormuş. Kazaklar düzenli birliklere sahip olmadığı için genelde bunları kullanan Polonyalı ve Rus efendilerine bile sıklıkla bela olabilme özelliğine sahipmiş. Öyle ki Çariçe Katarina izinsiz ana karaya çıkan Kazakların kafalarının kesileceğine dair bir ferman dahi yayınlamak zorunda kalmış. Bazan bizim tarafla bile beraber hareket ettikleri zamanlar olmuş.

Zaporizhia kökenli Zaporog Kazakları Ukraynalılarca ataları sayılmakta. Özellikle son yıllarda Kazak kimliği Ukrayna milliyetçiliğinin temel taşı olarak gösterilebilir. Meşhur Taras Bulba da bu ekipten.

Ana üs diyebileceğimiz kaleye giriş paralı. Kazaklar dağınık aşiretler olarak yaşasalar da otoriter liderlerin komutasında birleşerek başa bela olmuşlar. Hatta 4. Mehmet ‘in gönderdiği bir orduyu bozup 10,000 kadar askerimizi şehit etmişler. Buna rağmen padişah Kazaklara, biat etmeleri için bir irade göndermiş. Kazakların bu talebe verdikleri cevap epeyce küçümser ve dalga geçer şekilde olmuş. Sağda solda Kazakların padişaha cevap yazışlarını betimleyen bir tabloyu göreceksiniz. Ukraynalıların hayatta en gurur duydukları şeydir bu.

Kalenin içinde ahşaptan yapılmış büyükçe bir kilise var. Ada olsun kıyılar olsun ormandan ibaret zaten. Malzeme bol. Öte yandan idari işlerin yürütüldüğü odalar, hetmanın (ataman kelimesinden bozma, kazakların liderine verilen ad) yaşadığı bina vb hep burada korunmuş. En güzel oda ise kazakların kullandığı pipoların sergilendiği, aynalarla hacim kazandırılmış oda. Kazak kültüründe pipo içebilmek yani tütün kullanabilmek erkek olmanın bir adımı olduğundan pipoların toplumdaki yeri epeyce önemli imiş.

Ahşap duvarların ardındaki kale kalabalık. Özellikle Ukrayna'nın çeşitli yerlerinden gelen öğrenciler burayı gezmekte. Kaledeki rehberler ne anlatıyor bilmiyorum ama sıklıkla Tatar ve Turesko (Türk) kelimeleri geçiyor sözlerinde.

Kalede dolaşırken sarhoş bir abimiz yanımdaki Hintliye bulaşmaya kalktı. Muhtemelen alacağı tepkiye göre bir şey bahane edip kavga çıkaracaklardı. Ben olaya müdahil olunca benim nereli olduğumu sordular. “Sırbım” deyince diğer bir iki arkadaşı daha yanımıza gelip benle tokalaşıp defolup gittiler.

Kaleden çıkıyoruz. Haritaya göre epey eski bir mezar alanı olması gerekiyor. Patikaları izleyip bulmaya çalışıyoruz. İlk keşfettiğiz kısım, ortasında menhiri andıran, yağmurlarla aşınıp küçülmüş taşların yer aldığı gene biraz daha küçük taşlarca çevrelenmiş alan. Bu kısmın bir mezar ayda tören alanı olduğu düşünülmekte.


Buradan az daha ilerlediğimizde ise totemi andıran üç ahşap heykel bizi karşılıyor. Muhtemelen burası bir başka sunu alanı olmalı. En kenardaki totem kadına ait. Fakat üç heykelinde alnında haç olması ana bir “acaba” dedirtiyor. Batıdaki gibi bir tür Hristiyanlık ve önceki inançların harmanlandığı bir geçiş inanışı mı, bilinmez.

Burada takılırken bizim arkamızdan gelen öğrenci grubu ile gevezelik ettik. Ukrayna milliyetçiliği almış başını gitmiş. Çocuklar için bizler epeyce değişik ve ilginç tiplemeleriz. Ne yazık ki öğretmenlerin hiç biri İngilizce yada Almanca bilememekte. Öğrencilerde de durum çok farklı değil.

Tekrar kaleye giden yola dönüyoruz. Adanın bu taraftaki uç noktasında bir tarih müzesi olması gerekiyor ama kapalı. Biz de Ukrayna ve AB bayraklarının yan yana dalgalandığı tepeye tırmanarak etrafı seyrediyoruz. İlerilerde dünyanın en büyük hidroelektrik santrallerinden birisi olan Dinyeper Barajı var.

Baraj meşhur Hoover Barajı'nın iki katından daha büyük bir hacme sahip. 1932’de, sadece beş yıl içinde bitirilmiş ve komünist anlayışın büyük zaferi olarak lanse edilmiş yapıldığında.

Ama 41 ‘de Almanlar buraya ulaşınca Stalin ‘in verdiğine inanılan bir emirle, Alman ilerleyişini yavaşlatmak için barajın patlatılması emredilmiş. Bir intihar timi görevi üstlenerek barajı havaya uçurmuş. Sonucunda ise Almanlar ilerleyişlerinin yönünü değiştirip kuzeye doğru sarkmışlar; buna karşın Dinyeper Nehri kıyısındaki on binlerce sivil ise aniden gelen sel nedeniyle boğulup ölmüş.

Zaporizhia 2. Dünya Savaşı'nda epey önemli bir yere sahip. Zaten parklardaki anıtlara baktığınızda da bunu görebiliyorsunuz. Almanlar Rusya cephesinde duraklamaya başlayıp cephede takılınca Adolf Hitler suçluyu hemen bulur. Alman generallerin cephedeki yeteneksizlikleri… Generaller Hitler'i gerçekleri görebilmesi için davet ederler. O da kendisinden beklenmeyecek şekilde Kurt İni ‘nden çıkıp uçakla Zaporizhia’ya gelir. Olayı sonradan, ele geçirdikleri Alman esirlerden öğrenen Ruslar büyük bir fırsatı kaçırdıklarını fark ederler. Büyük bir saldırı ve yüksek kayıplarla da olsa Hitler'i ele geçirme fırsatlarının olduğunu görmüşlerdir. ( Stalin için hiç bir kayıp yüksek değildi. Sadece istatistiki bir değerden ibaretti)

Adadan dönerken öteki kıyıya kadar yürümek zorunda kaldık. Bu kısımda görsel bir şey yok. Aslında, dürüst davranmak gerekirse adayı saymazsak şehrin turist çekebilecek pek bir artısı da yok.

O nedenle Zaporizhia sabah gelip adanın gezilebileceği ve ardından başka bir şehre geçilebilecek bir şehir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar