Sabahtan Kuşadası ‘ndaki son günümüz tam anlamıyla kasabayı
gezelim diye gene yollara döküldük.
Önce servisle kasabaya indik. Ara sokaklardaki dükkanlara bakınarak uzunca bir yolda ilerledik. Yolun bittiği yer bizim garın karşısında yer alan yokuşun başlangıcına yakın bir yermiş. Kadınlar Plajı denilen yere yönelen kahverengi levhaları izleyerek tırmanmaya başladık.
Yokuşun sonu denizin
başlangıcı. Güvercinada'nın solunda yer alan küçük bir kıstakla karaya bağlı
küçük bölgenin oradan Güvercinada ‘ya doğru yürüdük. Güzel villalar var.
Güvercinada'ya gitmeye üşendiğimiz için uzaktan fotoğraf çekmekle yetindim.
Neyse ki ultra zoom diye bir kavram ar. Bazı yerlere gitmekten insanı
kurtarıyor. Ama ada üzerinde bizim gibi üşenmemiş çok sayıda insan vardı.
Yürümeye devam
edince az bir süre sonra kasabanın sahiline ulaşıyorsunuz. Bir iki katamaran
gelmiş yolcularını bırakmış bile. Etrafta yaşını epeyce alıp da son dakikalarını
yaşar görüntüde çok sayıda turist göze çarpıyor. Ne güzel, bizim insanımız
yakınlarındaki bu güzelliklerin farkına
varmaz,değerlendirmezken eloğlu dünyanın nerelerinden kalkıp geliyor. Para
önemli elbette. Ama olay sadece para ile de bitmemekte.
Biraz oturup, soluklanıp nefes aldıktan (ve pek tabi bir ton
fotoğrafta çektikten sonra) yine çarşıya ilerledik. Normalde otantik bir hava
yoksa bu tip çarşı, Pazar dolaşmaktan pek hoşlanmam ama Kuşadası ‘nın
çarşısının ayrı bir havası var. Öküz Mehmet Paşa kervansarayının (girişine
göre) sağında kalan kısımda hediyelikler, hatıra eşyaları, deri ve tekstil
ürünleri satılmakta. İskeleye yakın olduğu için fiyatlarda pahalı. Mesela
kasabanın diğer kısmındaki dükkanlarda üç tanesi 20 TL ‘den satılan La coste
imitasyonunun burada tanesi 40 TL idi. (Ama kumaşı farklı ve oldukça kaliteli
idi, bunu da söylememek delikanlılığa sığmaz).
Akşam yaklaşınca gezmekten yorulan hanımlar yine sahile inip
dinlenmeye başladılar. Tam o esnada katamaranlardan biri iskeleden
ayrılmaktaydı. Epey tantanalı, koşturmacalı bir süreç bu. Bir apartman
yüksekliğindeki bu dev taşıtlarının iskeleye yanaşmaları yada ayrılmaları
epeyce bir emek ve dikkat gerektiriyor. İzlerken zevkli ve ilginç .
Her zaman dediğim gibi paşa şahsına münhasır insanlardan. Epeyce birşeyler yapmaya çalışmış ama başarılı olamamış. Bununla beraber Egedeki denetimin zayıfladığını görüp bazı düzenlemeler yapmış. Misal olarak kervansarayın kendi başlı başına küçük bir kale. Günümüzde otel olarak kullanılmakta. Sahibi ile de içeride fotoğraf çekebilmek için izin alırken tanışma imkanım oldu. Fiyatları gayet makul. Temiz. Tipik bir Osmanlı kervansarayı.
Toparlamak
gerekirse, Kuşadası bulunduğu yer itibari ile pek çok yere kolaylıkla
ulaşılabilecek bir nokta. Çevre yerleşimlere gidebilmek için minibüsler gar
giriişnin hemen solundaki alandan kalkmakta. Buradan Aydın ‘a dek ulaşabilmek
mümkün. Ya da Selçuk ‘a ulaşıp oradan Tire yada İzmir taraflarına gitmekte
olasılıklar dahilinde.
Kuşadası turistik
bir merkez olduğu için yiyecek sorun olmaz. Her keseye ve zevke hitap eden
lokantalar gördüğüm kadarıyla mevcut. Hiç birşeye girmem derseniz Burger King
ve Mc Donald ‘s gibi fast food firmalarınında olduğunu eklemeliyim.
Gece hayatı ve eğlence hayatına gelince. Benim için antik
bir kentte güneş altında dolanmak daha eğlenceli bir alternatif. Bununla
beraber turist sayısının fazlalığı alternatifleride beraberinde getirmekte.
Aqua parklar sıklıkla karşımıza çıkmakta. Bunlardan şehir girişinde yer alan
devasa bir örneğine sıklıkla minibüs seferleri düzenlenmekte. Dediğim gibi
Kuşadası ‘nın içinde ve yakın çevresine iyi bir ulaşım ağı bulunmakta. Çarşı
içerisindeki kalabalığa ve giyimlerine bakılırsa gecelerin uzun ve eğlenceli
geçtiği de rahatlıkla söylenebilir.
Konaklamaya gelince çeşitli alternatifler mevcut. Beş
yıldızlı otellerden, pansiyonlara büyük bir yelpaze yer almakta. Kasabanın
merkezindeki pansiyonlar bile (yazdıkları fiyatlar şayet doğruysa) epeyce
hesaplı.
0 Yorumlar
Yorumlarınız