Son sabah yine erken kalkıp Ürgüp sokaklarını arşınlayacağız diye
odalarımıza çekilip yine bir şey yapmaksızın, kahvaltıyı müteakiben Hacı Bektaş
’ a gitmek üzere otobüslere bindik.
Yolda çeşitli peri bacası oluşumlarının olduğu yerlerde fotoğraf molaları verdik. Halk pek çok peri bacasını adlandırmış.
Kızılırmak’ın eşliğinde yine kimi zaman vahşi
bir tabiatla kol kola bir şekilde Sulucakarahüyük ’e vardık.
Buradan son durağımız olan, günümüzde Hacı
Bektaş Müzesi olarak açık durumda bulunan külliyeye vardık.
Kardeşiyle Sivas, Kırşehir gibi şehirlerde dolaşır sonunda günümüzde
Hacı Bektaş olarak anılan Sulucakarahüyük ’e yerleşir.
Çok güzel öğütleri var. Selçuklu'nun dengesi
bozulan yönetim mekanizmasına karşı duran topluluklara da, Moğol yönetimi
karşısında inleyen kitlelere de ruhani bir şifa vermiştir. Türklüğün Anadolu da
köklü bir şekilde yerleşmesinin temelindeki isimlerin başında gelir. Şairdir,
ve dönemindeki pek çok ermiş ozan gibi Türkçe'nin de yaşamasını sağlamıştır.
Unutulmamalı ki bir yanda düzenli bir kilise yaşantısına sahip Bizanslı
papazlar, diğer yanda dindaşınız , köklü bir kültüre sahip Araplar. Göçebe yada
yarı yerleşik, savaşçı bir ulusun bunların arasında, bunları da kat be kat
aşarak kendi kültürünü kurup yüceltmesi bu insanların eseri. Allah cümlesinden
razı olsun.
İkinci avlu olan Dergah Avlusu’ nda sağ
tarafta ağzından su fışkırtan bir
aslanın daha olduğu bir çeşmeyi görüyoruz. Komplo teorisyenlerimiz daha yeni
yeni uyanıp bu aslanları masonluğa bağlıyorlar. Daha neler göreceğiz bakalım.
Halbuki aslan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı tarafından Mısır'dan hediye
olarak gönderilmiş. Sıradan halkımız ise bu iki çeşmeden de akan suyu
kutsal, mübarek kabul edip bidonlara dolduruyorlar. Zaten çevre dükkanlara hatıra eşya almak için
uğrarsanız pek çok bidonun satıldığını da gözlemleyebilirsiniz.
Bir sonraki kapı cami kısmına açılıyor. Bir
ben girdim. Pek bir özelliği olduğu söylenemez, yakın zamanlarda restorasyondan
geçmiş demem sanırım yeterli olacaktır.
Karşıda ise dervişlerin, erenlerin ve
dedelerin kaldığı odalar günümüzde yine bu kişilerce kullanılar eşyaların
sergilenmesi için geziye açık durumda. Burayı da hızlıca turladım.
Bir kapıdan daha geçiyorsunuz. Tam karşınızda
Hacı Bektaş ve başka erenlerin türbelerinin olduğu yapı bulunmakta. Sağınızda
ise Bektaşiliği bir tarikat haline getiren Balım Sultan Türbesi var. Türbe
kümbet tekniğiyle inşa edilmiş. Türbede bir de iki üç karış uzunlukta birde
çocuk sandukası var.
Balım Sultan yukarıda da belirttiğim gibi düşünceyi tarikat haline
getirmiş ve yayılmasını sağlamış. Bektaşiliğin günümüzde bile Arnavutluk’a dek
ulaşmış olması onun eseri. Osmanlı devrinde Budapeşte ’de yapılan Gül Baba
Türbesi de bir başka Bektaşi türbesi. Balım Sultan ’ın Sırp asıllı olduğu ve
Fatih ’in Sırbistan seferi sırasında daha çocukken Anadoluya getirildiği
şeklinde bir söylentide var. Tarihin her sayfasında Türklüğün içine
sızdırılmaya çalışılan devşirme kafası bunun çıktığı nokta. Bizlerin karnı tok
ama hala bunlara kanan gariplerinde olduğu aşikar. Özellikle Şah İsmail ‘in
Anadolu ‘yu karıştırıp yandaş toplamaya çalıştığı dönemlerde Osmanlı ‘ya
desteği imparatorluğun parçalanmasını en azından güçsüz düşmesini engellemiş.
Bir köşeye çekilip insanları seyrettim. Türbe
ziyaretlerinin bilindik halleri değişik
versiyonları ile burada da karşıma çıktı.
Ailem ve Güray'lar turna semahını izlemeye
gitti. Bende boşluktan istifade edip yapıyı dışarıdan gezmeye koyuldum.
Türbelerin arkasındaki mezarlık olan açık alanlar ağaçlandırılmakta. İlginç bir
şey göremedim.
0 Yorumlar
Yorumlarınız