Sabah ilk durağımız Avanostaki çömlekçilerden birisi oldu. Avanos çömlekçiliği ile anılan bir yerleşim. Eski adı Venessa. Deniyor ki, nerede olursanız olun çömlek, kiremit kırıklarını izlediğinizde Avanos’ a varırmışsınız. Kasaba Kızılırmak yakınında bulunması nedeniyle ırmağın biriken killerinden istifade etmeyi bilmiş. Avanos düzenli bir kasaba. Bunun kökeninde ilk halk evlerinin bu yörenin civarında kurulmuş olması yatmakta şeklinde yorumlarda var.
Çömlekçide standart olarak , kilden bir
nesneye nasıl ulaşıldığı anlatılmakta. Şunu söylemeli, çömlek ustası işini
anlatırken öyle espriler yapıyordu ki anlatılamaz. Ne zamandır bu kadar
spontone espriyi dinlememiştim. İşin hoş tarafı bunca laf arasında belden aşağı
tek bir latifenin bile geçmemesiydi. Kader, kimi iki lafı bir araya zor
getirir ama milyarları götürür, kimi bu adamcağız gibi dilinde on cambazı aynı
anda oynatır ama bir sene sonra hatırlanmaz bile.
Buradan Zelve yolundaki Paşabağ mevkiine gittik. Burası tekli yada
çoklu peri bacalarının bulunduğu bir yer. Durak yerlerinden alışveriş yapılacak
dükkanların arasından geçerek peri bacalarına ulaşabiliyorsunuz. Buradaki peri
bacaları da kilise vb için kullanılmış. Turizm ve cehalet bu yapıların
içerisine çok büyük tahribat vermekte. İnsanlar sanki bir aquaparktaymışcasına
hareketlerle peri bacalarına çıkmakta yada inmekte. Çok sayıda yerli yada
yabancı isim en yenisi sekizyüz yıllık kalıntıların üzerinde kendini
göstermekte.
Adeta sonsuzmuşcasına uzanan bu coğrafyada kafanızı
nereye çevirirseniz çevirin,nereye bakarsanız bakın çeşitli milletlerden gelen
insan kalabalıklarını görüyorsunuz. Bizse Gürayla eşlerimizi alışveriş
ortamlarında bırakıp derinleri ilerledik.
Bizim aylak aylak gezindiğimiz yer ,yani
günümüzün Paşabağ zamanının Keşişler Vadisi simonit rahiplerin de mekanı. Bu
tarikatta mümkün olduğunca dünya nimetlerinden kendilerini uzak tutan bir grup.
Ama grup içerisinde de mantalite dışında bir birliktelik yok gibi. Simonitler
Mısırlı bir Hristiyan tarikatının uzantısı.5. yüzyılda buralı Simeon adlı bir
rahibin Mısır ’a gitmesi ve oradaki bir rahipten tabiri yerindeyse el almasıyla
gelişiyor. Bu tarikatta yüksek yerlere uzanma, çıkma ve gökyüzünden bazı
mesajlara ulaşma hevesi var.
İstanbulda da ,boğazın Rumeli yakasında bu rahiplerden birinin yaklaşık
otuz sene kadar bir sütunun üzerinde yaşadığı ve sadece şarap içerek yaşadığı
biliniyor.
Şimdiki durak bir halıcı. Turla gezmenin bu
handikaplarını anlatmaktan ben, dinlemekten sizler bıktınız. Bu dükkanda önce
halılarda kullanılan düğümler ve özellikleri anlatıldı. Ardından bir odada
iplikleri boyamada kullanılan doğal malzemeler ve bunların kullanımı
gösterildi. Türlü bitki yada kökten bilindik renkler üretilmekte. Sadece
lacivert ve tonlarının üretilmesinde (indigo) gerekli hammadde yurtdışından
gelmekte. İndigo kazanda kaynatılıyor. Kazandayken ipliklerde bir renklenme
yok. Ama iplikler kazandaki solüsyonda çıkarılıpta havayla tepkimeye girdiğinde
kuruma süresine bağlı olarak çeşitli tonlarda renklenme oluyor.
Asıl vurucu kısım üretilmiş halı ve
kilimlerin tanıtımı ve dolayısıyla satışındaydı. Gerçekten başından sonuna dek
videoya alınması gereken bir gösteriydi. Türk halıcılık ve kilimciliğinin ne
denli köklü ve geniş tabanlı bir yapıya sahip olduğunu görebildik. Tanıtılan
onca halı türü içerisinde beni en çok etkileyen ipliklerinde hiçbir boya
maddesi olmaksızın renklerin koyunların doğal tüy renklerinden elde edildiği
bir model etkiledi. Bu tanıtımlarda en güzel unsurların başında şarap, çay vb
ikram etmeleri. Çok leziz olan soğuk elma çayına tahmin edeceğiniz gibi hayır
demedim.
Bu mekanda uzunca bir zaman geçirdikten sonra
öğle yemeği için Selçuklu kervansaraylarının birebir örnek alındığı bir yere
gittik. Mekan oldukça ferah ve güzeldi. Yemeklerde lezzet ve görünüm açısından
bir gün öncesini aratmadı.
Her kim ki Uçhisar kal’asına çıkmayı düşünür
cebine, sırtına ağırlık yüklenmeli, kepçe kulaklı ihtiyarlar ve yirmi okkadan
hafifler katiyen salıverilmemelidir. Maazallah hisarın yeli o denli kuvvetlidir
ki kişioğlu kendini bir anda önce havada, sonra vadinin bir köşesinde bulur.
Evliye Çelebi tarzı ile Uçhisar 'ı kısaca özetledim
sanıyorum. Sarp bir tepecik geçmişin ilk çağlarından itibaren genelde mezar
amaçlı oyulmuş tepesine de bir kale kondurulmuş. Kale oldukça sarp, ele geçmez
bir mevkide. Tepedeki rüzgarı tarif etmek çok zor. Gerçi korkuluklar var ama her
yerde de olmadığından temkinli olmakta fayda var. Yüksekçe bir yerden
gözlemlediğiniz için her yeri iyice görebiliyorsunuz.
Kale çıkışında kuru erik, kayısı gibi
çerezler ile sütte pişirilmiş kabak çekirdeği satılmakta. Kabak çekirdeğini
aldım ,bir fark gördüğümü iddia edemeyeceğim.
Yol boyunca bizi her yerde takip eden ve
bulan kesme taşlı binalar ve viraneler burada da bizi buldu.
Günün en önemli durağı Göreme. Çocukluğumda geldiğim Göreme ile bugünün
Göreme'si arasında büyük bir uçurum var. Mekanlar arasında yollar yapılmış, iyice turistik hale getirilmiş.
Göreme 4. ila 13. yüzyıl arasında
tarihlendirilen bir manastırlar kompleksi. Yüzlerce çeşitli boyutta
manastır,kilise ve bunlara ek olarak yemekhane ve basit konaklama mekanlarından
oluşmuş. Sayının fazlalığı nedeniyle ya çok planlı gezmelisiniz yada pek çok
yeri atlamalısınız. Ama benim önerim girişten sonra , önce sağınızdaki
kiliselerden başlamanız gezinize.
Ben burada da aradan çekileceğim. Benim
aklımda kalan yarım yamalak bilgi yerine araştırıp bulduklarımı tercih
edersiniz sanıyorum J
Rahibeler ve Rahipler Manastırı;Girişin hemen solundaki altı yedi katlı kütle rahibeler manastırı. Bu manastırın 1.katındaki yemekhanesi, mutfağı, birkaç odası; 2.katındaki yıkık şapeli gezilebilir durumdadır. 3. katındaki (bir tünelle ulaşılan) kilisesi çapraz kubbeli, dört sütunlu üç apsislidir. Ana apsisteki templona göreme'deki diğer kiliselerde pek rastlanmaz. Kilisede doğrudan kaya üzerine yapılan isa freskinin yanında kırmızı bezemeler görülür. Manastırda katlar arasındaki bağlantı tünellerle sağlanmıştır. Tehlike anında tünelleri kapatmak üzere yeraltı şehirlerinde olduğu gibi "sürgü taşları" kullanılmıştır.
Sağdaki rahipler manastırı'nda ise erozyon nedeniyle katlar
arasındaki geçişler kapandığından, sadece giriş katındaki birkaç oda
görülebilir.
Aziz
Basil Şapeli; Açık hava müzesi'nin girişindedir. Sütunlarla ayrılan
nartekste mezar çukurları bulunmaktadır. Nef enine beşik tonozlu, dikdörtgen
planlı ve üç apsislidir. Dikdörtgen nefin sol uzun yüzünde biri büyük, ikisi
küçük, üç apsis bulunmaktadır. Kilise 11.yüzyıla tarihlenmektedir.
Ana apsiste isa portresi, ön yüzünde meryem ve çocuk isa, kuzey duvarında at
üzerinde aziz theodore, güney duvarında ise yine at üzerinde ejderle savaşan
aziz george tasviri, aziz demetrius ve 2 azize tasviri bulunmaktadır.
Elmalı Kilise; Dokuz kubbeli, dört sütunlu, kapalı yunan haçı planlı, üç apsislidir. Asıl girişi güney yönünden olan kiliseye, kuzeyden açılan bir tünel vasıtasıyla girilebilmektedir. Elmalı kilise'nin ilk süslemeleri aziz basil ve azize barbara kiliseleri'nde olduğu gibi doğrudan duvara kırmızı boya ile yapılan haç ve geometrik motiflerdir. Kilise 11.yüzyılın ortası, 12.yüzyılın başına tarihlenmektedir.
Fresklerde, deesis, doğum, üç müneccimin tapınması, vaftiz, lazarus'un diriltilmesi, başkalaşım, kudüs'e giriş, son akşam yemeği, ihanet, isa golgota yolunda, isa çarmıhta, isa'nın gömülmesi, isa'nın cehenneme inişi, kadınlar boş mezar başında, isa'nın göğe çıkışı ve aziz tasvirleri. ayrıca tevrat kaynaklı ibrahim peygamber'in misafirperverliği ve üç yahudi gencin fırında yakılması sahnesi resmedilmiştir.
Aziz Barbara Şapeli; Elmalı kilise'nin bulunduğu
kaya blokunun arkasındadır. Haç planlı, iki sütunlu, batı, kuzey ve güney haç
kolları beşik tonozlu, merkezi kubbeli, doğu haç kolu ve doğudaki iki köşe mekânı
kubbelidir. Bir ana, iki yan apsisi bulunmaktadır. Motifler kırmızı boya ile
doğrudan kaya üzerine çizilmiştir. Duvarlarda ve kubbede zengin geometrik
motifler, mitolojik hayvanlar ve askerî semboller bulunmaktadır. Ayrıca
duvarlarda taş izlenimi veren motifler de yer almaktadır. Kilise 11.yüzyılın
ikinci yarısına tarihlenmektedir.
Ana apsiste isa pantokrator; kuzey haç kolunda at üzerinde ejderle savaşan aziz
george ve aziz theodore; batı haç kolunda ise azize barbara tasviri
bulunmaktadır.
Yılanlı kilise (Aziz Onuphrius Kilisesi); Ana mekân enlemesine dikdörtgen planlı, beşik tonozlu, güneyde mezarların bulunduğu ek mekân ise düz tavanlıdır. Apsisi sol uzun duvara oyulmuş, kilise tamamlanmadan bırakılmıştır. Kilise tonozunun her iki yanında kappadokya'da saygın olan azizlerin tasvirleri bulunmaktadır. Kilise 11.yüzyıla tarihlenmektedir.
Girişin tüm karşısında sol elinde incil tutan isa ve yanında kilisenin banisi, tonozun doğusunda aziz onesimus, ejderle savaşan aziz george ve aziz theodore, gerçek haçı tutan helena ve oğlu konstantin; tonozun batısında çıplak, uzun saçlı ve önünde palmiye ağacı bulunan aziz onuphrius, yanında takdis pozisyonunda aziz thomas ve elinde bir kitapla aziz basil bulunur.
Ayrıca bu kisenin yanında
mutfak,yemekhane ve depo olarak kullanılan bir kısmada geçilmekte. Tandır
benzeri bir ocak kullanılmış.
Karanlık
Kilise; isminin kaynağı narteks kısmındaki küçük bir pencereden çok
az ışık almasından dolayıdır. Bu sebeple fresklerdeki renkler oldukça canlıdır.
Kilise haç planlı, haç kolları çapraz tonozlu merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç
apsislidir.
Kilise ve narteks incil ve isa siklusunu içeren zengin süslemelere sahiptir.
Ayrıca tevrat kaynaklı sahneler de resmedilmiştir. kilise, 11.yüzyıl sonu 12.yüzyıl
başına tarihlenmektedir. Bunlarda
deesis, müjde, beytüllahim'e yolculuk, doğum, üç müneccimin tapınması,
vaftiz, lazarus'un diriltilmesi, başkalaşım, kudüs'e giriş, son akşam yemeği,
ihanet, isa çarmıhta, isa'nın cehenneme inişi, kadınlar boş mezar başında,
havarilerin takdisi ve görevlendirilmesi, isa'nın göğe çıkışı, ibrahim
peygamber'in misafirperverliği, üç yahudi gencin yakılması ve aziz tasvirleri.
Azize Katerin Şapeli ; Hem narteks, hem de naos serbest haç planlı, merkezi kubbelidir; haç kolları beşik tonozlu ve apsis templonludur. Narteks zemininde dokuz mezar, duvarlarında ise iki nişli mezar yer almaktadır. Sadece naos kısmında figürler vardır. Pandantifler kabartma geometrik süslemelerle bezenmiştir. 11. yüzyıla tarihlenmektedir.
Fresklerde, templonlu apsiste deesis, bunun altında madalyonlar içinde kilise babaları, (gregory, basil, john chrysostom), kuzey haç kolunun güney duvarında at üzerinde aziz george; karşısında aziz theodore, azize catherine ve diğer aziz tasvirleri görülebilir.
Çarıklı Kilise; kilise adını isa'nın göğe
yükseliş sahnesinin altında bulunan ayak izlerinden almaktadır. kilise
12.yüzyıl sonu, 13.yüzyıl başına tarihlenmektedir. İki sütunlu (diğer sütunlar
duvar köşelerinde paye şeklindedir), çapraz tonozlu, üç apsisli ve dört
kubbelidir. Sahnelerde isa'nın hayatını konu alan siklus, ibrahim peygember'in
misafirperverliğini gösteren tevrat sahnesi, aziz ve bani tasvirleri iyi
muhafaza edilmiştir. Elmalı ve karanlık kilise'ye benzemekle beraber, isa'nın
çarmıha gerilişi ve çarmıhtan alınış sahneleri kilisenin farklı
özelliğidir.Ffigürler genelde büyük ve uzundur.Ana kubbenin ortasında
pantokrator isa, madalyonlarda melek büstleri bulunmaktadır. Ayrıca ana apsiste
deesis, kuzey apsiste meryem ve çocuk isa, güney apsiste ise melek Mikail
tasviri yer alır.
Fresklerde, doğum, üç müneccimin tapınması, vaftiz, lazarus'un diritilmesi,
başkalaşım, kudüs'e giriş, ihanet, kadınlar boş mezar başında, isa'nın göğe
çıkışı ve aziz tasvirleri görülür.
Tokalı Kilise; Kilise bölgenin bilinen en eski kaya kilisesidir ve 4 mekândan oluşur. Tek nefli eski kilise, yeni kilise, eski kilise'nin altındaki kilise, yeni kilise'nin kuzeyindeki yan şapel.
10.yüzyılın başlarına tarihlenen eski kilise, bugün yeni kilise'nin giriş mekânı şeklinde ise de orijinalde tek nefli, beşik tonozlu bir yapıdır. Doğusuna yeni kilise'nin eklenmesi sırasında apsisi tamamen yıkılmıştır. Sahneler tonoz yüzeyine ve duvarların üst bölümüne yerleştirilmiştir. İsa'nın hayatını kapsayan siklus tonozda panellere ayrılmış olup, sahneler sağ kanatta başlayıp sol kanata doğru takip etmektedir.
Bu sahnelerde, tonozun ortasında aziz tasvirleri, sağ kanadında üst panelde müjde, ziyaret, bakireliğin ispatı, beytüllahim'e yolculuk, doğum, sol kanattaki üst panelde üç müneccimin tapınması, masum çocukların katliamı, mısır'a kaçış, İsa'nın mabede takdimi, zekeriya'nın öldürülmesi, sağ kanattaki orta panelde elizabeth'in takip edilmesi, vaftizci yahya'nın görevlendirilmesi, vaftizci yahya'nın kehanetleri, isa'nın vaftizci yahya ile buluşması, vaftiz, kana düğünü; sol kanattaki orta panelde şarap mucizesi, ekmeklerin ve balıkların çoğaltılması, havarilerin görevlendirilmesi, kör adamın iyileştirilmesi, lazarus'un diritilmesi; sağ kanattaki alt panelde kudüs'e giriş, son akşam yemeği, ihanet, isa platus önünde, sol kanattaki alt panelde isa golgota yolunda, isa çarmıhta, isa'nın çarmıhtan indirilmesi, isa'nın gömülmesi, kadınlar boş mezar başında, isa'nın cehenneme inişi, isa'nın göğe çıkışı. bu panelin altında aziz tasvirleri; girişin üstünde ise başkalaşım sahnesi yer almaktadır.
Gece grup olarak Türk gecesine katıldık.
Mahşeri bir kalabalık. Genelde Japon, Koreli ve Avrupalı turistler ile
hıncahınç dolu mekanda ilkin üç Mevlevi kılıklı adam Yusuf İslam’ın iyice
meşhur ettiği ilahi eşliğinde ayine başladılar. Yazık. İnsanlara bu ayindeki el
ve kol hareketlerinin, dönüşlerin anlamları anlatılsaydı. Kafalardaki kavuğun
mezar taşı anlamına geldiği belirtilseydi.
Gece boyu çeşitli yörelerden oyunlar
sergilendi .Özellikle Kafkas dansları çok başarılıydı. Türk gecelerinin olmazsa
olmazı dansöz elbette vardı.
0 Yorumlar
Yorumlarınız