Takip Et

8/recent/ticker-posts

Benelüx Turu : Gün 5 – Brüj – Brüksel

Brüg (Brügge) kardeşimin favori kenti. Belçika gibi zerrece haz etmediğim pespaye ülkenin belki de en gezilesi yeri.

Paristen yola çıkıp kuzey Fransa üzerinde pek çok yerleşimin yanından hızlıca geçerek Brüj ‘ün otobüs terminalinin yanına park edip eski kente doğru yürümeye başladık. Tarihin korunduğu yapıların ön yüzlerinden kolaylıkla anlaşılmakta.

Tekne turu ile başladık şehrin keşfine. 8 euro bir para veriyorsunuz ama değer. Bir de şansımıza insanın kafasına geçen bir güneş tepede. Millet açılmış saçılmış dolanıyor sokaklarda. Aşağıdaki harita da gezebilmeniz için epey faydalı olacaktır.

https://mylowcountries.wordpress.com/2012/03/11/walking-tour-of-tournai-doornik/

Tekne turu gayet tatminkar bir şekilde tamamlandı. Biz meydana akıp kalabalığa karıştık. Dünya savaşlarından iyi sıyrılmış bu kent. İtalya'dan gelen Cenevizli denizciler sayesinde 1277 yılında şehir gelişmeye başlamış. Ticari açıdan gelişen halk parasını sanata da yatırmaya başlayınca Michaelangelo gibi isimler bile şehre davet edilir olmuş.

Dediğim gibi güzel bir kent ama kışın pek çekilmez gibi görünüyor.

Brüksel yollarındayız. Şehre girdik. Gezegenin en gereksiz ülkelerinden birinde bir o kadar gereksiz bir şehirdeyiz bana göre. Belçika, “belgica” adında bir Roma eyaletidir ve tarihin akışı sırasında bu isin neredeyse unutulmuştur. Fakat Fransızlar, Flamanlar ve Almanlar birbirleri ile didişip savaşıp durmakta ve birbirlerine zarar vermektedirler. Aralarında bir anlaşma yaparlar. Hepsi kendilerinden bir miktar toprak bağışlayıp savaşabilecekleri bir arazi oluştururlar. Arazide yaşayan halk bu yeni ülkenin vatandaşı olarak uyanırlar bir ertesi güne.  İsim olarak tarihten gelen  “Belçika” adı verilir. Alman prenslerden biri de ülkenin başına kral olarak atanır.

Günümüzün idari problemlerinin kaynağı da bu şekilde oluşmuştur bir bakıma. Köylü, Fransızca konuşan Valonlar o dönemlerde zengindir. Flamanlar ise nispeten fakir. Brüksel ve civarında yaşayan Almanca konuşanlar ise kendi hallerinde takılmaktadır.  Valonlar ve Flamanlar birbirlerini sevmez. İşler zamanla tersine döner, özellikle savaşlar nedeniyle köylüler (valonlar) fakirleşirken ticaretle uğraşanlar (flamanlar) zenginleşirler ama aralarındaki uyumsuzluk daha da kötüye gitmiş. Bu anlaşmazlıklar ülkeyi neredeyse üç parçaya böldürecek aşamaya gelmiş.

 Burada ilk hedefimiz Atomium. Burası 1960 yılında yapılan devasa, metal bir atom modeli. İçine girmek ve gezebilmek ücreti karşılığında mümkün. Bulunduğu park bölgesi de gezilesi bir başka mekan. Etrafında da değişik saraylara ait bahçeler var ve bu bahçelerin bazıları da Çin bahçesi, Japon bahçesi vb gibi değişik konseptlere sahip.

Şehrin kalbi sarayın olduğu meydan. Meydanın olduğu yer ile Atomium arasında epeyce bir mesafe olduğundan zamanınız da kısıtlıysa araç kullanmanız daha iyi olacaktır.

Meydan kraliyetin asıl sarayının binaları ile çevrili güzelce bir alan. Buradan aşağıya giderseniz gene güzel bir yapı olan opera binasına ulaşabilirsiniz.

Meydandan gidip görebileceğiniz başka bir şey ise "Manniken Pis" isimli heykel. Hani, çükünü tutup işeyen çocuk heykeli var ya o. İlgisiz bir yerde, ufak tefek bir heykelcik bu. Önünde bekleşen kalabalık olmasa gözden kaçması aşikar bir nesne. Hikayeye göre krala bombalı bir suikast düzenlenecektir ama bomba patlamaz. Çünkü çişi gelen küçük bir çocuk çişini bombanın üzerine yapıp bombanın patlamasını engellemiştir farkında olmaksızın.

Ana meydandan hangi yöne giderseniz gidin girdiğiniz tüm sokaklarda çok güzel çikolatacılar göreceksiniz. Belçikalılar çikolata işinde markalaşmış bir ulus. Gerçi çikolataları dandik piralin ama o güzel şekillendirilmiş parçalar var ki alınır alınmasına ama kıyıp ısırılıp yenemez.

Brüksel epeyce de müzeye sahip. Red Kit Müzesi, Ten Ten Müzesi gibi pek çok müze yer almakta.

Yorum Gönder

0 Yorumlar