Uçak neredeyse tamamına dek dolu. Pilot kalkış pistine doğru
uçağın burnunu kırıyor ve herhangi başka bir şeyle uğraşıp vakit kaybetmeksizin
uçağı kaldırıyor.
Uçuşta herhangi bir fevkaladelik yok. Fakat Ercan Havalimanı'na inişler hep zorludur. Yandan gelen rüzgarlar uçağı hep sallar. Neyse ki bu sallantılar oğlumun gözünde eğlence kaynağı gibi. Eh, o zaman bana bir şey demek düşmez.
Kısa zamanda giriş yaptık. Kıbrıslıların turizm bürosu
oldukça iyi. Çok çeşitli kitap ve harita temin edebilmek mümkün.
Beşparmak Dağları'nda orman yangın olmuş. Zaten ada pekte
ormanlık sayılamaz, kuvvetli olmayan bir bitki örtüsü var ve bu da bu tip nahoş
olaylar ile yok olup gidiyor.. Gerçekten de ilerideki dağlık bölgeden yükselen
dumanlar halen belirgin.
Aracımız bizi Girne'deki yat limanında bıraktı. Kalacağımız hostel hemen bir sonraki sokakta olmalı. Yat limanı pek büyük değil. Yanılıyor olabilirim ama bizim Heybeliada'daki limandan belki az biraz büyük gibi göründü gözüme. Etrafı restoranlar, ucuz oteller ile çevrili. İleride, Girne Kalesi'nin kalın duvarları batmakta olan günün son ışıkları ile turuncu renge boyanmış. Sıcaklık, ondan da beteri nem yürümeyi, nefes almayı zorlaştırmış. Restoran çalışanları zorlukla çektiğim çantayı görmezden gelip mekanlarına çağırmak için seslenip duruyorlar.
Odamız ufak ama penceremden küçük, çatısız bir kilise
görüyorum hemen karşımızda. Bir kat yukarıdaki terastan ise umduğum manzarayı
göremesemde gene de önemli bir iki yapıyı izleme imkanım oluyor.
Süreç içerisinde bölünen Romaların doğusunda kaldığında
Bizans olarak anılan ülkenin malı, zamanla da Arap akınlarının ve yağma
hareketlerinin hedefi haline gelir. Bu akınları karşılamak için yapılan kale
şehrin gelişmesini hızlandırır.
Kader ağlarını örmeye dursun. Aslan yürekli Richard ‘ın kız
kardeşi ve nişanlısı da ada yakınlarında fırtınaya tutulur ve adaya çıkarlar.
Komnenos onları da esir alır. Richard Girne ‘yi kuşatır ve alır Komnenos kaçar.
Ama günümüzde “Zafer Burnu” olarak
adlandırılan Karpaz yarımadasının oradaki “Aya Andreas” ta Richard ‘ın
adamlarına yakalanır. Rivayete göre Richard onu demir parmaklıkların ardına
koymayacağına dair verdiği söz ile teslim almıştır. O nedenle Komnenos ‘u gümüş
parmaklıkların arasında tutar.
Nereden nereye.. Odaya yerleşimimizi tamamladıktan sonra
sıra şimdi yayılmada. Dışarıya, o nem denizine dalıyoruz. Restoranlardaki
fiyatlar bize yüksek geliyor. Ama her bir masaya yönelik çalışan dev
pervanelerin albenisi had safhada. Ama
turistik bölgeden çıkıp yeni kısımlara girebilirsek daha şanslı ve hesaplı
olacağımızı umuyoruz.
Yola devam ediyoruz. Sağ tarafımızda, ufukta hızla batan
güneşin eşliğinde, kıyıdaki casinolara giren hatunlara bakınıyoruz. Kumarda
sanırım tatmin edilmesi gereken duygulardan biri. Kazanma ihtimali matematiksel
olarak epeyce düşük olduğu için pek ilgimi çekmiyor. Ama sanırım kumarın büyüsü
de buradan kaynaklanıyor olmalı.
Nihayet kafamıza (ve cebimize de) göre bir yer bulup
karnımızı doyurabiliyoruz. Bir sonraki hedefimiz olan market olayını da
çözüyoruz. Kıbrısta muzun kilosu 2 TL.
Türlü narenciye suları da satılmakta. Odadaki küçük buzdolabına
depolayacak türlü soğuk nesneyi alıyoruz.
0 Yorumlar
Yorumlarınız